‘Bir dokun, bin ah işit bu kase-i fağfurdan…’ misali neler geçer yüreğimizden neler, söylesek şikayet olur diye sussak da malumunuz ‘aşk ağlatır, dert söyletir’, derler. Size de olur mu eskiye nostaljiye özlem, için için bir hasret duyar mısınız? Rahmetli anneannemin dedemin sabah ezanı için kalkıp testilere su doldurduğu günleri arıyorum. Sanata sarılmamın bir sebebi de bu sanırsam, sanatla zamanda yolculuk yapabiliyorum. Eskiler eski diziler bana çocukluğumu hatırlatıyor. Cahit Sıtkı ne güzel der şiirinde Affan Dede’ye para sayıp çocukluğunu satın aldığını, biz ne yapalım geri dönmeyecek olan o masum yıllar çocukluğumuzu yeniden yaşamak için…
Günümüzün dizilerine baktığım zaman ister istemez eskileri yad ediyor ve çok özlüyorum. Çünkü eski dizilerde kendimi sevdiklerimi buluveriyorum. En çok sevdiğim diziler arasında Kuruntu Ailesi ile Bizimkiler geliyordu. Bu dizilerde en çok sevdiğim görüntülerden biri de kitap ya da gazete okunmasıydı. Kitabın dokunduğu gazete köşe yazılarının tartışıldığı bir dizi bize hep umudu hatırlatıyordu. Gece lambaları eşliğinde okunan kitapları gördüğüm zaman elimden kitabı düşürmek istemezdim. Bizim evin bir parçası olurlardı, tıpkı aile fertlerimizden biri gibiydiler onlar… Görebilmek için sabırsızlandığımız özlediklerimizdi. Onlarla hayatı farklı yorumladık, kitabı seviyorduk; ama onlarla da daha çok sevdik. Eskilerden çok az güzellikler kaldı. İşte bunlardan biri de okumak gazete okumak kitap okumak ve bu okunanlar eşliğinde de sohbetler yapmak… Mütevazi sofralar halkın kendisini sıcacık bir aile sofrasında sohbetinde hissettiği mekanlarda evin babası sabah kahvaltısından önce içtiği bir fincan kahve eşliğinde okuduğu gazete ile ne de güzel örnek olurdu. Evin hanımı da gece lambasının gizemli sarı ışığında sürükleyici bir romanın etkili sayfalarında yol alırdı. Eskilerden kalan tatlı anılar olarak kitap okumanın kalması yüreğimi dar ediyor doğrusu. Ne olursa olsun hangi milenyum çağında olursak hangi iletişim krallığını yaşarsak yaşayalım kağıda dokunmak bambaşka güzelliktedir. Bu duygular eşliğinde bulunduğum kasaba olan Ödemiş Cezaevi mahkumlarının okumak için istedikleri kitap özlemi bana tarifsiz duyguları yaşattı desem yalan olmaz. Kitaba yapılan her türlü hizmetin çok değerli olduğuna inanmaktan öte bu uğurda bir emek de verelim. Okuduğumuz beğendiğimiz evde fazla olan kitaplarımızı paylaşalım. Mümkün mertebe kitaba dokunalım okuyalım örnek olalım ve elbette ki okunması için de seferber olalım. İşte bizlerden kitap bekleyen mahkum arkadaşların talebini göz önünde bulunduralım lütfen, okumanın güzelliğini önce biz tadalım ve de başkalarının da tatması için gayret edelim. Eski dizilerde bir nostalji olarak kalmasın okumak ne olur…
Şu sıralar oh be tıpkı eski diziler gibi sıcacık diyebileceğim bir dizi film keşfettim. Kalbimdeki Deniz, bana eski dizileri anımsattı. Mirat ile Deniz filmin yıldızları… Onları izlemek keyif veriyor çünkü huzur duyuyoruz. Bir zamanların Yeşilçam filmleri gibi geliyor ta yüreğimizde bir yer buluveriyor. Onlar bizlere dürüstlüğü sevgiyi çıkarsızlığı yansıtıp bu güzel değerleri tekrardan öğretiyorlar. Dizide dikkat ediyorum, Ara sıra okunan kitap izlenen haberler paylaşılan güzellikler komşuluğa değer bana derin bir nefes aldırıp çok şükür dedirtiyor. Cumartesi akşamları FoxTv ekranlarında yayınlanıyor. Maaile biz izlemeye kaçırmamaya çalışıyoruz. Çünkü ailece izleyebileceğimiz eski tiyatro ustalarını hatırlatan değerlerimizi paylaşan ender bir yeni dizi film Kalbimdeki Deniz…
Her güzel olan şeyin zamanı gelmiş olsun; sanattaki kalite yaşamımızın kalitesi ile yakından ilgilidir, sakın unutmayalım olur mu? Sevgili değerli okurlarımız sanata dokunmak kitaba dokunmak ve onlardan hiç kopmamak dileğiyle, sevgiyle hoşça kalınız.