Kafka’nın etkileri günümüzde hala hissediliyor. Ancak onun hakkında yapacağınız ufak bir araştırma, kafanızı karıştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Kafka uzmanlarının bile söylemeye çekindiği/aydınlatmadığı pek çok gerçek var. Kafka’yı deştikçe hakkında daha çok şey öğrenir, okumaktan daha çok zevk alırsınız. Herhangi bir hikayesindeki ufacık bir detay bile sizin için anlamlı olur. Bir bütünün parçasıdır artık o ya da kartopu gibi ilerledikçe büyüyen bir lanettir, etkisinden kurtulamazsınız. Kafka işte bu yüzden önemlidir.
Bu yazı, onun bir parçası hakkında. Kafka’nın beslenme alışkanlığı… Bu konuda yazmak, en azından Kafka okumayanlar için kulağa komik geliyor olabilir ve tabii ki komik değildir! Şunu belirterek başlayayım. Kafka bir vejetaryendi. Küçük yaşlardan itibaren hazımsızlık sorunu çekmişti ve bu durumun ağır et yemeklerinden kaynaklandığını düşünüp vejetaryen olmaya karar vermişti. Ancak Kafka’nın vejetaryen yaşamı tercih etmesi hazımsızlık sorununun önüne geçemedi. Bu yüzden, sağlıklı kalabilmek adına çeşitli yöntemler uygulamıştır. Bunlardan biri her besini değişik ritim ve sürelerde çiğnemeyi savunan Fletcher yöntemiydi. Dakikalarca çiğnenen besin midede daha iyi öğütülüyor ve hazımsızlık sorununun önüne geçiyordu. Diğeri ise, Müller’in beden eğitimi yöntemi. Bu yöntem yetişkin kişilerin her gün uygulayacağı hareketleri kapsıyordu ve Kafka her sabah penceresinin önünde yarı çıplak bir şekilde bu hareketleri yapıyordu. Bunların yanı sıra “Göçmen Kuşlar” hareketine katılan Kafka, doğada azami giysilerle uzun yürüyüşlere çıkardı.
Franz Kafka
Kafka doğal olma takıntısına sahipti ve bu yüzden meyve/sebzeleri çiğ tercih eder, hatta sütü bile çiğ olarak içerdi. Bu durumun Kafka’nın veremine yani ölümüne sebep olmadığını kim bilebilir? Yukarıda yazdığım alışkanlıklarını verem sonrasında, hatta son zamanlarına kadar sürdürdü. Çiğ sebze, meyveleri Fletcher yöntemiyle yiyor, çay, kahve çikolata gibi zararlı gördüğü besinleri tüketmiyordu. Ancak bu beslenme yöntemi, sağlıklı olma çabasının ötesindedir. Kafka, iktidarla olan kavgasını hayatının bu alanına da taşımış, toplumsal alışkanlığı reddetmiştir. Çünkü beslenme, iktidarın topluma öğrettiği ya da dayattığı davranışlarla oluşur. Freudcu görüşe göre ise aileye, özellikle de babaya karşı çıkmaktan kaynaklanır bu davranış. İster aileye, ister iktidara olsun, Kafka’nın beslenme alışkanlığının sağlık sorunlarından ziyade, bir karşı çıkış olduğu kesindir.