Antik Mısır, Antik Yunan, Orta Çağ, Rönesans ve 20. yy’a kadar kadının siyasi, dini toplumsal konjektürde sanattaki evrimsel sürecine bir derleme yapayım dedim.
Kadının ilk çağdan itibaren resmedilişini tek bir eksen üzerinden alamayız. Toplumların ilkel-klan biyolojisi, imparotorlukların savaşları ve bunun sanatçılar üzerin de ki baskıları yahut bulunulan devletin zenginliğinin göstergesiyle kadın bize burada ki resmedilişinde güzel yahut çirkin gelmiş olabilir. Antik Mısır’da perspektif, oran-orantı bilinmiyordu, heykel yahut resim dini bir ritüeldi. Antik Yunan’da oran-orantı Pisagor’un matematik dehasının yardımıyla çözülmüştü, ancak hala cisimlerin birbirine olan boyutsal perspektif uyumu keşfedilmemişti. Toplumların birbirleri arasın da ilişki MÖ V. yy’a Büyük İskender’in Helenistik dönemine kadar olmamıştı. Bu da kendi gen havuzlarının zengin olmadığını, gösteriyor. Günümüzün insanının birbirleri arasın da ki ilişkiye bakıldığın da farklı birçok melez ırk görebiliyoruz. Aslın da zaman yahut ırkların birbirleri arasın da ki bağlarla oluşan genetik zenginlik değil. Güzel antik dönemde yahut klan toplumlarda da birine bahşedilip ”sen çok güzelsin” denirdi, modern çağda da bizler bu gün biri için bu cümleyi kullanırız. Ancak 2000 yıl öncesi bir kadının bizim için güzellik kavramımız içinde olmayacağı kesindir. Ya da güzellikten de ziyade buna haz demek daha doğru olur diye düşünüyorum. Bu gün dahi kedi toplumlarımız için de güzellik kavramlarımız erkek de yahut kadında farklılık gösterir. Bazıları nedense çirkin bazıları ise olağanca şehvetli ve güzel gelir bize. Kendi içine dönük kapalı toplumlar, kabileler, aşiretler yahut kültürlerde, evliliğin dışarı açık olmasında kültürel bir yozlaşma yaşayacağı korkusu sezerler. Ancak genetik havuzun daralması, bir sonraki ırkın çeşitliliğini kısır bir döngüde daraltır. Bu da 1000 yıl öncesi atalarıyla arasın da iklimsel, coğrafi yahut yaşam habitatında kimyasal bir değişim olmadığı sürece aynı fiziksel benzerliklerin görüleceği anlamına gelir. Doğu toplumları ile Batı toplumları arasın da ki fiziksel ve kültürel farkın temeli de çoğunluğuyla bu temel ilişkide yatar. Batı toplumları savaşlar, ticari ilişkiler sebebiyle sürekli ilişki halinde olup, birbirleri arasın da evlilikler yapmışlar ve bunun neticesinde genetik zenginlik olduğu kadarı ile kültürel zenginliklerle de harmanlanmışlardır. Doğu toplumları karakteristik ve kültürel özelliklerinden ayırt edici olmakla, tersine batı Avrupa toplumlarında çok iç içe olmaları sebebiyle ayırt etmek zorlaşır… Aşağıda ki fotoğraflar antik dönemden-modern çağa doğru kronolojik düzendedir.