Yolun başında ve sonunda her türlü zulmüne rağmen yanında olacak birine aşağılayıcı, içinde saygı, insanlık namına bir şey olmayan tavırlar sergileyen erkekler var.
Sevgi dolu kalbi, nefretle, öfke ile dolduranlar var.
Her türlü zulmü yaptığı kadına muhtaç yaşayanlar, kadının mecbur olduğu için hizmet ettiğini sanıyorlar.
Oysa o kadının sizin zulmünüze karşılık, Allahtan karşılığı beklediği bir sadakası…
Hiç bir kadın, hak etmediği şeyleri yaşatan adamı, haksız kibri karşısında kolay kolay affedemez.
Zamanla öfkesini, nefretini kontrol etmesini öğrenir, sevgisinden vazgeçer, hissizleşir.
Yaşattıklarınız karşısında anlamsız bir kibriniz var, pişmanlık duymuyorsanız, işte kadınınız ve çocuklarınız adına kötü olan ve korku duymamızı sağlayan şey de budur.
Merhametsiz, hissizsiniz…
Sevmeyi bilmiyorsunuz, sevgi adı altında köle arıyorsunuz.
Karşınızdakinin yaşam hakkına, fikrine zerre kadar saygınız yok.
Tek derdiniz, bir ömür sessizce kahrınızı çekecek, her türlü hamallığınızı yapacak kadınların varolması.
Vefasız,
Alaycı ve kabasınız.
Yaptığınız her türlü şiddetin nesilden nesile aktarıldığını göremeyecek kadar da basiretsizsiniz…
Bir kadını gün geçtikçe eriten tek şey sevgisizlik ve sadakatsizliktir…
Sevgisizlik;
Soluyor bahçenin güllerini, sustukça, eritiyor yüreği kederler…
Anlaşılmadıkça, büyüyor kalpteki nefretler, yok oluyor, umutlar, sevgiler, sevgililer…
Baharda açan çiçekler, sabahın ilk ışıklarında doğan güneş ve kurulan hayaller anlamını yitiriyor.
Ve yürek yerini yalnızlığın koynuna acımasızca bırakıyor. Ardından yalnızlık bir ömrü yiyip, bitirirken annenin kederli gözyaşlarında mutsuz çocuklar yetişiyor…