Ben her insan için geç kalınmış bir kişiyim. Geçtiğim yollarda hep kötü kalpli kurtla karşılaştım ve neşeli ormanımda bu talihsiz karşılaşmalar beni biraz agresif, oldukça saldırgan yaptı. Karşımda olup güzel görünen her şeyin derinine kazma vurdum kötü yüzünü ortaya çıkarmak için; belki de bu yüzden artık iyilikleri de yaralıyorum, elbette güzel şeyler görmek ve uysal bir insan olmak istiyorum; ama umudumu bulamıyorum.
Sonsuz bir kuşku çukurunda domuz gibi yuvarlanıyorum. Ahlak sayılan kuralların dışında kalan her şeye karşı inanılmaz bir istek duyuyorum ve kendimi hiç bir şekilde suçlu hissetmiyorum. Çünkü kimseyi taklit etmiyorum. Eğer kendimi adlandırmam gerekirse de… siz seversiniz sıfatlandırmayı, size bırakıyorum.
Çoğunluk tarafından hata sayılabilecek hiçbir sonucuma boyun eğmiyorum. Çünkü kendimle savaşıyorum. İçimde bana direktif veren beni yenmeye çalışıyorum, kendimle çelişip sonucu yine kendime yıkıp kendimi suçsuz kılarak dua edip günah çıkarıyorum.
Geçen zamanı yaşamamış sayıp hatırlamıyorum. Çünkü bir yerlerde okuyup ezberlediğim bir sözü “Hatırlamak en büyük intihardır.” hiç unutmuyorum. Herkes gibi yaşamaktan nefret edip hiç bir şekilde ölmek istemiyorum. Sonra herkes gibi herkesleşiyorum, yine kendimle çelişip işkence odalarımı açıyorum kendime. Nasıl bir kısır döngü içine düşmüşsem dönüp dolaşıp, uzun yollarca yürüyüp yine aynı yerde buluyorum kendimi. Uzaklaşamıyorum, kaçamıyorum ve geri çekilemiyorum. Ağır ataklar sonucu gerilen kaslarımı gevşemeye bırakıyorum, sonra “Neden” sorusunu uzun zamanlardır sormuyorum kendime ve yine sormuyorum “Herhangi bir cevap da bulamadım bugüne kadar.”. Dolayısıyla artık cevap da aramıyorum. Bu kadar tükenmişlik için de bu kadar hiç isteksizlikle yaşamaya çalışırken ruhumda kopan fırtınaları da anlamıyorum.
Neyse ki en sonunda yine dua ediyorum. Son bir senede dilime dolanan bir ayeti tekrarlıyorum “Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var. Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var!” O halde bu gece de kadehimi şerefine kaldırıyorum Rabbim…