Bir başıma ayakta durmuş akan nehri izliyordum.
Soğuk muydu?
”Bilmiyorum.” dedim.
Suyun tadını merak ediyordum.
”Bilmiyorum.” dedim.
Sadece izliyordum. Bir sürü insanın sesi kulaklarımdaydı. İçimde konuşup duran adam da susmuştu. İçimde, bana küsmüş olan o sessiz adama, şöyle dedim:
”Yaşamın varlığını bir kez daha hissetmek isteyen yaşlı bir hayalet gibiyim.
”Tek isteğim, o temiz ve soğuk suya girmek.”
”Bedenimin hala acı çekebildiğini öğrenmek istiyorum. Soğuk suyun bedenimde bırakacağı etkiyi hissetmek istiyorum.” dedim.
Ve saklandığı karanlık yerden çıkagelerek, konuştu:
”Derinlere gitmektense hala nefes almayı tercih ediyorsun, bunu biliyorum.” dedi
”Öyleyse beni vaftiz et, günahlarımı ve kirli bedenimi temizle. Bana yeni bir nefes kapısı vaat edebilir misin? Gözlerimi açmak istediğim o hayatı bana vaat edebilir misin?” dedim
Susmuştu. Nehrin kıyısında, gri gökyüzünün altındayım.
”Bu gün ölmeliyim.” dedim.
”Yeniden doğmak için, ölmeliyim.” dedim.
”Bu gün hakikati bilerek yaşamalıyız.” dedi içimdeki sessiz adam.
İzliyorum, insanları ve onların etrafındakileri. Her şey o kadar narin gözüküyordu ki, sanki her şey bir parça pamuk ipliğine bağlıydı. Yitip gidecek olanlar için üzülmeye hazır binlerce yüz etrafımdaydı. Ve konuştum:
”Hiç uyanamadığın bir kabus oldu mu? ”
”Eğer kabus buysa, uyanmak istiyorum.” dedim.
Ses yoktu, o gitmişti. Ve ben, artık tamamen yalnızdım. Nehrin kıyısındayım
Güneşte parıldayan saçlarını hatırlıyorum. Gece soluduğun sakin nefesin, şimdi boynumda gezinen eski bir misafir gibiydi. Hatıralarım, artık hiçbiri daha fazla senin değiller. Onları senden çaldım. Artık hepsi benim, hepsi en derinde, hepsi kalbimin en içinde saklı. Hiç unutamadığın güzel bir rüyan oldu mu?
Asla uyanmak istemediğin.