Düşüncelerimi yakalamaya çalışıyorum.
Birer birer zihnimin etrafında uçuşuyorlar.
Aklımı ellerine bıraktım. O yüzden bu kadar zor. Hiç kolaylaşmıyor.
Yani ne bileyim hızla giden bir trenin camından yakalamay çalıştığım manzaralar gibi.
Buraya ne zaman geldim? Neden geldim? Unuttuğum ne varsa işte.
Hatırlayamıyorum.
Hani şu yaz kış akan nehir. İçindeki kayalar suyu boğuyor mu acaba? Ne bileyim işte aklıma takılan binlerce soru. Böyle binlerce hüzün. Yüzbinlerce bakış.
Hayatının bütün anlarını içinde olarak mı yaşıyorsun sanki? Çoğu bilinçsiz işte. Aynı anlattığım gibi. Hızla giden bir tren.
Bir de böyle gözlerinin içine bakacak ne cesaretin ne zamanın olmayan şeyler. Böyle geri dönemediğin zamanlar. Kaçırdığın uçaklar. İşte son anda yakaladığın trenler. Vazgeçemediğin insanlar. Direndiğin uykular yada uyuyamadığın geceler. İşte acılar.
Kaç kere kendimi toparlamayı denedim hatırlamıyorum. İnsan hiç mi zamanı yakalayamaz? Aynı anda aynı yöne gidiyoruz. Ama hayır. Bir türlü birbirimize yetişemiyoruz. O yüzden bıraktım denemeyi. Köprüler kurmayı bıraktım. Artık hiç denk gelemeyiz herhalde. Bak yine herhalde diyorum. Kalbime bıçaklar.
Yani bir avuç insan bırakıyorum zamana. Sırf herhalde` nin hatırına. Zihni balon.
Hava ağır. Gece uzun. Ve bunun gibi sisli şeyler. Yada böyle aynı anda yaşanan kaç mevsim. Birkaç duygu. Böyle karışık. Şimdi sen mesela gitmek mi istiyorsun yoksa kalacak cesaretin mi yok? Yani hangi keder seni böyle hiçbir şey yapamaz hale getirdi. Bak ben sana söyleyeyim. Aynı anda dört mevsim var. Ama aynı şehirde değil biliyorsun. Aynı insanlarda olmaz. Hangi duyguya kapılacağını iyi belirle. Sonra yok olup gidersin.
Neyse yol bitti. Hızla giden tren istasyonda şimdi.