Stalker, 1979 yapımı uzun metraj bir Tarkovsky filmidir. Film, Hollywood’a Sovyet sinemasını kanıtlanamak amaçlı yapılmış ve laboratuvar azizliğine uğrayarak yeniden çekilmiştir. Devlet tarafından yasaklanmış ve içinde dileklerin gerçekleştiğine inanılan bir “oda” bulunan “bölge”ye insanları ulaştırıp dileklerini gerçekleştirmeyi meslek edinmiş bir iz sürücüyü konu alır.
Film, siyah beyaz, uzun ve kasvetli girişiyle seyircideki iç huzursuzluğu hemen yakalayıp izleme hissi yaratıyor. Önce iz sürücünün ailesini yaşadığı yer tanıtılıp olaya giriş yapılıyor. İz sürücü, bir profesör ve yazarı önce “bölge”ye sonra “oda”ya götürüp dileklerini gerçekleştirecektir. Dışarıdan bölgeye kadarki süreçte film siyah beyaz ilerlerken bölgeye girildikçe renkleniyor ve bu o kadar doğal seyrediyor ki seyirciyi rahatsız etmiyor. Odaya giden yollarda tüneller, kum birikintileri, şelaleler mevcut. Burada tuzak olmasına karşın iz sürücü önceden somunlar fırlatıyor ve sırayla ilerleniyor. Odaya ulaşıldığında yazar ve profesör isteklerinden vazgeçiyor. Aslında odanın asla dilekleri gerçekleştirmediğini iz sürücünün orada kendine bir dünya kurduğunu ve buna inanmak istediğini söylüyorlar.
Filmde genel itibariyle endişeli, kederli, karanlık bir atmosfer hakim. Bu atmosfer sadece senaryo ile değil oyunculuklarla, sorgulatıcı diyaloglarla, çekimlerle seyirciye geçiyor ve orada iç huzursuzluk seyircinin de içini kaplamaya başlıyor. Bir yandan görüntülerle ürkütürken bir yandan can alıcı diyaloglarla doğru kabul edilenler sorgulatılıyor.
Tüm bunlara bakıldığında, profesör ve yazar odadan istekte bulunmadan bölgeye ve iz sürücüye inançsızlık sergileseler de aslında odadan istekte bulunmayı denemeyerek inanmamaya inanıyorlar. İz sürücü ise oraya götürdüğü insanların dileklerinin gerçek olup olmadığını bilmeyerek ve kendi de asla odadan istekte bulunmayarak inanmayı seçiyor. Öte yandan dilek dilemekten vazgeçişleri insanın kendi isteklerinden korkması ve aslında kendini tanımamasıyla da bağlantılıdır denebilir.
İz sürücü ise bölgede kendine bir dünya kurup oranın tanrısı olmuş ve asıl hayat iz sürücü için orada sürüyor. Yaşamak için “bölge”ye yani inançlarına ihtiyaç duymaktadır. Bölgeye geçildiğinde siyah beyazdan renkliye dönüşmesinin sebebi de bu alt metni seyirciye geçirmektir.
Genel olarak bakıldığında, film belli bir alt metni seyirciye dayatmayıp onlara kendini tanımakta yol gösteriyor ve dönemine göre farklı senaryo ve sinematografisiyle kesinlikle izlenmeyi hak ediyor.
Açıklama: Saykodeliği perdeye yansıtan yönetmen Tarkovsky’nin kült filmi Stalker… Tarkovsky’nin kadrajlar evreninde bir iz sürücünün inanç tabularını sorgulaması…
Filme dair yerinde saptamaların yapıldığı, açıklayıcı ve başarılı bir yazı olmuş. Sinemanın en önemli yönetmenlerinden Tarkovsky’e değinmeniz ayrıca hoş.
Stalker, süpar ötesi bir film. Bu filmi izlediğimde sinema sanatının hala emekleme çağında olduğunu ve olgunluk çağına ulaşmak için baya zaman lazım olduğunu anlayabiliyorum. Sinema sanatının günümüzden daha ileri aşamaya ulaşmasını sağlayan çok az sayıda usta yönetmen var, Tarkovsky e bunların içinde belkide en önemlisidir. Umarım bu yolda ilerleyen daha iyi genç sinemacılar çıkacaktır.