Her şey, kendi lisanınca Allah’ı zikreder. Leylekler, “Lebbeyk!”, köpekler “Hayy! diyerek, bitkiler çiçek açarak kendi dillerince zikrederler.
Cansız eşyalar da, insanlar safından Allah yolunda kullanılarak yeryüzünde Allah’ı zikrederler.
Harama, günaha girilmediği sürece, namaz kılan için yapılan her iş, ibadet hükmündedir. İlim öğrenmek de bir ibadettir.
Allah, ilim öğrenmek isteyen insanın meleklerle kollarını gerer. Himayesi altına alır.
Bu sayede, her anımızı başa geçirmemekle her günü yeni bir şeyler öğrenerek geçirmeliyiz.
İlim, kadın erkek her mü’min için farzdır.
Evet, Peygamber Efendimiz, bir ümmi idi. Ancak, bunun tek bir sebebi vardır. Cahiliye dönemi, sanıldığı gibi okuma yazma pek bilinen bir zaman dilimi değildi. Ancak, o dönemde belagat, çok ileriydi.
Ayrıca, beğenilen şiirler, Kabe’nin duvarına asılırdı. Fakat, o dönemde kız çocukları diri diri gömülür, çıplak Kabe tavaf edilir. Helvadan putlara tapınılır, sonra da yenirdi. Bu sebeple, Cahiliye devri denmiştir. Ki, asıl konuya dönersek; Peygamberimiz (S.A.V.) okuma bilseydi, O’nu şiir yazmakla suçlayacaklardı. Nitekim, şiir de denmiştir. Ancak, ümmi oluşu nedeniyle bu itham sonuçsuz kalmıştır.
Ümmilik, sadece Peygamberimiz’e nasip olmamıştır. Peygamber varisçilerinden Mevlana Hazretleri ve Bediüzzaman Hazretleri de ümmidir. Bir süre sonra artık yazmamaz olmuşlar, ilham yoluyla, Mevlana Hüsameddin Çelebi’ye, Bediüzzaman talebelerine yazdırır olmuşlardır.
İlahi birer ilhamla, nefesle hikmet pınarından dökülmüştür sözler.
Yunus Emre de, ümmi olduğunu söylemiştir. Ancak, Türkçesinin duruluğu ve aruz ölçüsüyle de şiirlerinin oluşu, onun eğitim almış, tedrisattan geçmiş bir şair olduğunu gösterir.
İlim, kadın erkek herkese farzdır dedik. Tabi ki, kadınlara da farz. Bir nesli yetiştiren kadındır. Annedir. Bu din, anne şefkatiyle ilerleyecektir.
Hz. Hatice anamız, Peygamberimiz’in hak davası uğruna tüm varlıüını sarf etmiştir.
Hz. Aişe anamız, Peygamberimiz’le yaşadığı 24 saatini, rivayet ederek, birçok hadisin bize intikal etmesini sağlamıştır.
Hz. Asiye, firavuna karşı gelerek mü’minlerin anası olmayı hak etmiştir.
Hz. Meryem, tüm iftiralara göğüs gelerek, babasız şekilde Hz. İsa (A.S.)doğurmuş, bebekken konuşarak tüm iftiraları yok etmiştir.
Hz. Hacer, Allah’ın emrine uyarak, Safa ve Merve arasında tur atmış, O’nun inayetiyle Zemzem kuyusuna kavuşmuştur.
Daima niceleri var ki, Allah yolunda kendi canını koyabilen kadın ve ya erkek fark etmez- hak yolda şehadeti tadabilecek onlar.
İlim yolunda şehadet şarabını içebilecek olanlar onlar.
Allah rızası için, her şeyinden fedakarlık edenler onlar.
Peygamberimiz’e soruluyor, süt, su ve şaraptan birini seçmesi isteniyor Cebrail tarafından. Peygamberimiz, sütü seçiyor. O süt de ilimdir.
İlim; Endülüs, Semerkand, Buhara vb. yerlerde zirveye tırmandı. İstanbul’un fethiyle taçlandı. Ancak, Ancak, Lale devrinde lüks ve safaya düşülmesiyle birlikte, sukuta uğradı.
Daha sonra, ilim batıya kaydı.
Her şeyimizi batıdan alır olduk.
Yani bu sebeple, güneş batıdan doğmaya başladı.
Allah’a ulaşmanın en iyi yolu, ilimdir, fendir.
Yunus Emre, ne güzel söylemiş:
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.”
İlim, bir şekilde insana ilahi kudreti gösterir.
Bu sebeple, batı şu haliyle İslam’a daha yakın.
Batı İslam’a gebe.
İslam da batıya.
Atatürk, “En hakiki mürşit, ilimdi, fendir” demiş.
Ne kadar doğru söylemiş.
İnsan bilmediğinden korkar.
Bilmediğini tehlikeli görür.
Bir insanın kalbine girmeden, onunla yolculuğa çıkmadan, onunla kalmadan, onunla yemek yemeden tanıyamazsınız.
“Bekara karı boşamak kolaydır.” Derler ya, işte o hesap.
Açın Kuran’ı, Mesnevi’leri….Nefsinize alınarak okuyun. Bakın ne diyor size?
Ürkmeyin.
Kuran ve tefsirleri, iyiyi, doğruyu, güzeli emrediyor.
Allah’a iman etmeyi, Hak rızası için sevmeyi, şükretmeyi, okumayı, öğrenmeyi, bunları teşvik ediyor.
Sessizlik, en büyük eylemdir.
İçinde yangın olsa da susmak. Allah rızası için susmak ve sadece dua etmek.
Değil mi, duamız olmasa ne önemimiz var?
En büyük silah o işte!
Dua!
Sonra, Hz. Eyyüb’ün duasını hatırlarız. “Rabb’im! Bu eziyet bana çok dokundu. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin.”