Ne fena bir boşluk içinde uyanmak…
İşini sevmiyor değilsin de, böyle zamanlarda gülümsemek zor geliyor insanlara. Hani ağla deseler mesela gülümseyeceğine. O daha mümkün bazen.
6 yıldır beni uyandırmasına alıştığım bir adamla uyanırken yolcularımıza gülümsemek zor gelmiyordu bana. Uyanırken de zorlanmazdım. İşimi sorguladığımı hatırlamıyorum. Sadece bayramlarda ailemden, ülkemden uzak olursam içim burkulurdu o kadar.
Gündüzün şerri gecenin hayrından iyidir der,babaannem. Pek de istemedi bu mesleği yapmamı. Kandırdım biraz da. Ben gündüz uçuyorum babaanne dedim. İçi rahatlar gibi mi oldu, yoksa üzülmeyeyim diye mi içim rahatladı kızım dedi. Bilmiyorum.
Saat 03.50. Arabayla giderken baktım. Yetişirim ya. Çok uğraştım katları alıştığıma nazaran kısa kesilmiş saçımla. Planladığım saatte çıkamadım evden.
Açtım o en çılgın clup müzik çalan radyolardan birini. Uyandırma servisi benim için bir nevi.
Hem dedim ya ağladım ağlayacağım, o frekansa yakın çok şükür Yıldız abla falan çalan bir radyo yok. Özür dilerim Yıldız abla çok sevsem de şarkılarını, bugün dinlemesem iyi olacak.
Saatler sürecek bir uçuş var önünde. Saatlerce sarılacak bir omuza hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğun bugünlerde.
Ah bu saçım! Tavsiye üzerine gittim, ”İyi para kazanıyorsun, mahalle kuaförüne mi gideceksin canım”ların üzerine. Seni de özledim Hamiyet Abla. Öğrenci olsam yine de ensemi açıkta bırakana kadar sen kısaltsan yıpranan saçlarımı. Geleneksel kadınım ben, sevemedim bu avm kuaförlerini.
Neyse alana geldim ben.6 gün sonra görüşürüz İstanbul.
O kadar da tel toka taktım bak yine çıkmış orası…