Hiç gercekleştiremeyeceğimiz hedeflerimiz, hayallerimiz , boş umutlar ve boşa giden bir ömür…
Ne için yaşıyoruz? Neyin çabası bu? Bizi biz yapan hedeflerimiz mi, yoksa geri kafalı kurallarımız mı? Hayaller, bu kadar gereksiz mi gerçekten?
O gün bir kez daha anlamıştım ne hayallerim ne de hedeflerim gereksiz felan değil. Gerçek olmayı hakediyor. Çabaladım, uğraştım, kazandım. Ama kazanmasam bile yine de başarmıştım. Hep öyle olmaz mı zaten? Kazansan da kaybetsen de başarmış sayılırsın. Önemli olan gerçek olması değil zaten. Önemli olan hayallerinin peşinden koşabilmek. Bıkmadan yorulmadan, tüm cesaretinle…
17 yaşındaydım ve her şey çok saçmaydı. Sanki gözümü kapatıp açtım da her şey değişmiş gibi öyle yabancı hissettim kendimi. İlk kez kendime geldiğimi düşündüm ne yapıyordum ben. Sevmediğim bir okul, sevmediğim bir meslek, sevmediğim bir insan, sahte dostluklar ve hiç sevmediğim bir şehir… Hayatımdaki en önemli şeyin hayallerim olduğunu anladım. Hayallerimin hepsinde çok başarılı bir iç mimardım. Resim çizmeye karşı çok fazla ilgim vardı. Ama meslek lisesinde aşçılık bölümü okuyodum ve aşçı olacaktım. Beni tatmin eden tek şey aslında yemeklere sanatı koymaktı. Ama otelde staj yaptığımda anladım. Kazan kazan yemekler, çorbalar, börekler yapılıyor. Tek sanat, salatayı süslemeden ibaretti. Artık yetmiyordu. Sanat benim icin bu kadar degildi. Yani bu kadar anlamsız. Hic kimseyi dinlemeden o gun hayatimi degistirmeye karar verdim aşçı değil iç mimar olmalıyım. Okulu o sene bıraktım, lise 4’e geçecektim. Son bir senemdi ve biticekti. Ama biraktim ve açık liseye gectim. Ve bir iş buldum. Zor oldu ama buldum. Bir resim kursuna gidip kendimi geliştirdim. Tum engellere rağmen bunları yaptim. Neden düz liseye gectin? Aşçılığı niye biraktın? Niye resim kursuna gidiyosun? İç mimar olup ne yapacaksın? Hazır mesleğini bıraktın. Senden de bir şey olmaz. Sorumsuz… Çalışma, otur evinde YGS’ye çalıs vs… Hiçbirini dinlemedim. YGS’ye girdim ve 270’lerde bir puan aldım.
Benim için zaten puan değil yeteneğim önemliydi. Özel yetenek sınavları genellikle aşamalı olarak oluyor. Yani 9 – 10 gun arayla. İlk sınava girdim, güzel geçmişti. Resmimi güzel bir şekilde yapmıştım. Önce resmi çizdim, sonra hafif tonlamalar ve sonrasında da tonlamaları belirginleştir, son kontrolleri yap ve süre bitti. O an kendime başardım dedim, başardın Neslihan. Hedefim iç mimar olmaktı ama şimdiden başardığımı düşündüm. Artık yetiyordu, çok güzel resim çiziyordum ve kendi iç benliğimi artık resimlere dökebiliyordum. Tüm cesaretimle başarmıştım. Artık tasarımlarımı kağıda döküyordum. Ama bitmedi daha. 2. ve 3. aşama var. Ve bitirmem gereken 4 yıllık bir üniversite.
Olmalıydım, iç mimar kesinlikle olmalıydım. Ama 2. ve 3. aşamasına katılmadım. Çünkü benim istediğim değil o sene ailemin istediği oldu. O yuzden üniversiteye o sene gidemedim. Zaten iç mimarlık bölümü için özel yetenek sınavına girmek, ailemden gizlice yaptiğim bir şeydi; çünkü onların istediği gibi YGS’de o sene bankacılığı yazmıştım ve o üniversiteye gidecektim. Ama hala içimde susmayan bir ses iç mimar olmalıyım. Bankacılık bölümünü 4 yılın sonunda hem çalışıp hem de okuyarak bitirdim. Para da biriktirmiştim ve yine YGS’ye girip tercihimi yaptım. Kendimi çok geliştirmiştim ve artık ailemi de dinlemiyordum. O sene iç mimarlığı kazandım. Evet, kazandım. Ve boşa giden 4 yıldan sonra istediğim bölümdeyim.
İç mimarlığı iyi bir dereceyle bitirdim. Ben hayallerimi gerçekleştirdim.
İnsan hedefleri için yaşamalı. Geri kafalı insanlar kendilerinin yapamadıklarını bizim de yapamayacağımızı düşünürler. Başarmak istiyorsan söylenenlere sağır olmanız şart, gerisi zaten kendiliğinden gelir…
Bir şeyi başarmak istiyorsan önce hayal et. Çünkü hayatta hiçbir şey imkansız değildir. Ben bunu biliyordum ve başardım. Sen de başarabilirsin.
Mark Twain’in de dediği gibi; “O işin başarılmasının imkansız olduğunu bilmedikleri için başardılar.“