Gece heybetli giysileriyle
Işık saçıyor gündüze
Tılsımlarını tabiattan kavrayarak
Islak teninde, siyah cisimler
Yükseliyor ağaçların kurumuş, seyrek
Düşmeyi bekleyip doğumun
Süreğin izlerini gözlerden uzakta
Bu ağaç kuru öbürü yaş
Göze dokunan kuru bir yaş
Çalkantı gövdelere zehrini boşaltan
Soğukluk içinde,içimde,içimden
Pusulası kayıp balıklar
Oltasında uzun bir zaman
Kaybetmeye alıştığımız
Ucuz doyumluk seyirlerinden
Elden düşmeyen raflara uzanan
Kızgın bir alevde yokluğun
Ayakta siyah tebeşir
Kara tahta yüzünde
Okunmaz görünmez dilden düşen
Boyalara bulanmış dudakların
Siyah bir çizgi arasında gözlerin
Yokuşta bekleyen bir dolu insan
Çalıların ardında kalmış doğallık
Kirlenmiş çağdaş bulanık fikirler
İzinde sanat ateşine halka kuran
Sarı balonlar çarpıyor
Başında kurdele bir imza
Sokak lambaları yitik şehre tüneyen
Karanlık dünyaları gizeminden
Buğulu bir cam köşesinde
Kapayıp gözlerini uzatmalarıyla
Kurgulu yabana atıldığım
Uzak manasız hüzünlerimden
İbretinden kıssalar derlemeleriyle
Suçsuz infaz kararlaştırması
Metropol duvarları siyah takvimlerden
Gün çalıp hoyrat keyiflerde aşınır
Direklerin altında oturmuş
Yavru bir kuş merhametinden
Duyduğumuz insanlık çığlıkları
Toza bulanık kabarmış yüzler
Öfke sahneleri acizliğinden
Güvenceleriyle huzura erişen bir yol
Üstünde geriye dolanan
Kuralsız şehvetiyle bizi
Bizdekini bizden elimden
Elimizden
Uzaklara uçurtma rengiyle
Takıldı tesiriyle rüzgarın
Başımın üstünde hain direkler