Peşimden gelen olmadığından emindim artık. Duvardan atlayarak etrafa bakındım. Kimsecikler yoktu civarda. Yine saati gelmişti işte. Biraz sonra elinde siyah çantası ile çıkacaktı dışarıya. Her zamanki gibi ilk sağ ayağını atacaktı basamağa. Sonra etrafını süzdükten sonra yürüyecekti yolda. Karşıya geçerken önce arkasına bakmayı ihmal etmeyecekti.
Yüzüme doğru inen uzun saçlarımla uğraşırken çıkmıştı kapıdan. Bu sefer uzun etek giymişti simsiyah. Kolunda asılı duran çantası beyazdı. Yeni almıştı galiba. Hala atmamıştı adımını sokağa. Birisini bekliyordu sanki kapıda. Yanına gitmeyi istedi ayaklarım. Hala güzeldi yüzü. Hiç değişmemişti sanki. Yıllara inat yaşlanmamıştı. Sözünü tutmuştu. Asla yaşlanma demiştim ya günün birinde. Öyle de yapmış. Arkasından gelen çocuk koşarak atladı kucağına. “Anne” diye seslendi küçük kız çocuğu. İşte bütün hayallerimi yıkan ses buydu. Artık mutlu olamayacağımı anlatan ses. Eskisi gibi yaşamayacağımı bana bildiren ses. “Anne” kelimesi çınlıyordu kulaklarımda. Bakamaz olmuştum artık yüzüne. Düşünemez olmuştu geleceğimi. Bitmişti sanki her şey. Durmuştu her şey. Dönmüyordu artık bu koca küre benim için. Nefes almakta dahi zorlanmaya başladığımı hissettim. Diz çöktüm. Duvara dayadım sırtımı. Nefes almaya çalışıyordum derin derin. Alıp da verememekten de korkuyordum. Kulaklarımı kapattım ellerimle. Nereden geliyordu bu ses hala. Gittiler mi diye bir daha göz attım duvarın ucundan. Yanlarında bir adam vardı. Yürüyorlardı salına salına sokağın başına doğru. Bana verdiği sözler gelmişti aklıma. Hiç değişmeyeceğiz diye sözleşmiştik oysaki. Neden böyle bir işe kalkışmıştı. Evliydi galiba o adamla. Belli ki bir de çocukları olmuş. Bana ihanet etmişti. Durmamıştı sözünde. Bu kadar basit olmamalıydı. Ayağa kalkarak takibe başladım. Konuşmam lazımdı ay yüzlümle. Bir açıklaması olacaktır elbette bunun. Döndü köşe başında. Ayrıldı onlardan. Adımlarımı hızlandırmıştım bende. Yıllar sonra beni görünce nasıl bir tepki verecekti acaba? İlerledim, ilerledim. Etrafına bakarken gördü yüzümü. Saf saf gülümsemeye başladım. Başka tarafa çevirdi yüzünü. Korktuğum başıma gelmişti işte. Kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü. Deli olacağıma inandım bir an. Ellerimi başıma götürüp sakin olmaya çalışıyordum. Nasıl olmuştu bu? Nasıl tanımamıştı sevdiğini? Gerçekten unutmuş muydu beni? Elimle yüzüme dokundum. Görünmez mi olmuştum yoksa? Tek kelime konuşamadan çekip gitti yanımdan.