Hem aşkta gurur olmaz bahanelerine sığınıp, hem de egosu tavan yapmasın diye, korka korka acısını çekip aşkını kalbine gömen bir canlı türünden bahsetmek istiyorum.
Bir tarafta Leyla ve Mecnun ikilisi tarzında dillere destan aşkları savunup hayalperest dünyada diğer tarafta cool olacağım havalarına giren geçlerle çelişiyoruz resmen. Sonra da diyoruz aşk yok.
Var! ben aşık oldum. Hem de hayatıma giren herkese defalarca ayrı ayrı aşık oldum. Hepsi için ağladım, hepsini çok sevdim. Çok affettim. Yeri geldi küfrettim. Acımı da aşkımı da onlarda yaşadım. Yeri geldi nefesim kesildi acıdan, İsyan da ettim. Umudumu da kaybettim. Bir daha olmaz dedim.
Ki, çok zaman geçti, yine oldum. Aşık oldum hayal kırıklığı yaşadım öfkemden gözüm döndü. Saman alevi öfken bütün ahırı yaktı… Tabi kalan küller de küllenmiş aklın eseri mi oldu, esiri mi daha karar veremedim. Çünkü tesadüflere yer yoktu hayatımda. Hiç bir zaman da inanmadım.
Bu adam geldiyse ya hiç gitmeyecek ya da dersimi verip gidecek dedim hep… Her insan tecrübe, hayatın sınavından bir dersti, bana göre.
Ben dersimi aldım adamım; daha sabırlı olacağım, daha güzel kelimeler kuracağım derdimi anlatırken diyorum… Ama kime?
Adam gitti,
Adam yok…
“Adam bitti!”
Evet adam bitti… Biz kızlar artık adam diye sıfatlandırabileceğimiz insanları, asfalt ortasında çıkan çiçek misali çok nadir bulduğumuz için, ayrıldığımızda en çok bir daha nasıl öyle birini bulurum diye üzülür olduk. Onu değil yani… Adam’ı.
Tabi, şu an konu bu değil, konu ‘O’. Ben, hala o ‘biz kızlar’ın içindeki gruba giremedim çünkü.
Bana göre özgür olmalı aşk, bana göre uçabilmeli hatta, sonra bir rüzgar gibi hafif ve derin bir şekilde değmeli aşık olan her bir yerine, en çok da kulaklarına fısıldamalı;
- Seni çok özledim, gel bitmesin, gel gitmesin, gel ölmesin, gel bu sefer biz hayata dersini verelim. Bizim ne Leylalara ne Mecnunlara ihtiyacımız yok. Biz, biz olalım. Özgür olalım ‘aşk’ gibi…