Siyah gök kuşağının altında
Erotizmin tarihini yazıyor veled-i zina
Yaşlı pezevenkler salyalarını akıtmış
Vücutlar ardı ardına yuvarlanıyor fabrikanın kapılarında
Tabiat ana hasadını topuklarıyla eziyor, un ufak ediyor
Betondan sürünerek, gün yüzüne çıktı kofti
Sarkmış, yağlı derilerin arasında süzülen
Plastik ayın altında, ziyafet veriyor; ayini duyuluyor ötelerde dahi
Ötelerden ötelere
Sıkı sıkıya sarılmış yapış yapış bedenleri rulo haline getiriyor tabiat ana
Bıçağı közde biliyor, kesip biçiyor, tükürerek
Pisliğinle içine boşal azgınların mahremine; mahremiyet ebediyen burada!
Sarıl yine, şefkatle kucakla, gözlerin ışıl ışıl
Ruhlara kus öfkeni, buruş buruş bedenlerin altında sürün
Akıt ağzından; anal oynaşmalar, kamasutranın mucizevi nağmeleri
Sökül boynundan sökül, ellerini dola moruğun pabucuna
Uyumlu ezgilerin kapı ardında kapalı kalmış kilidi
Göğüslerinin arasında gezdir, ıkın ıkınabildiğin kadar
Sapkınlığın pençesiyle sarmaş dolaş – meninin unuyla
Yıldızların altında kıvrak danslar, kızarıklıklar, vücut sıvıları, şaplaklar
Gökten kemik mi yağıyor? Ölü bedenlerin… yuvarlanarak.
Canlı topraktan enkazlara, doğanın iffetine, namusuna
Kupkuru mezarlara.
Kanlar akıyor başımızdan aşağı, daha da aşağılara