Resim sanatı kendi bünyesinde, barok dönem, klasisizm, neo-klasizim, realizm, empresyonizm, post empresyonizm gibi pek çok sanat akımını barındırır. Bu akımlar içerisinde, empresyonizm ve realizm birbirleri ile hem benzerlik hem de farklılıklar içermektedir. Şimdi bu iki akımı ayrı ayrı ele alıp sonra da benzer ve farklı noktalarına değinelim.
Empresyonizm ve Realizm
Empresyonizm diğer adı ile izlenimcilik, doğadaki unsurların kişinin içinde oluşturduğu duygusal etkileri yansıtmayı hedefler. Başka bir deyişle izlenimci sanatçılara göre, kişi gördüklerini doğrudan doğruya değil, gördüğü objenin kendi içinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri ele alarak resme yansıtmalıdır. Nesnellik ve gerçekçilik ikinci planda, öznellik ve kişisel yorumlar ve sanatçının hayal dünyası ön plana çıkmalıdır. Bu akımın öncüleri Cladue Monet ve Camille Pisaroʼdur. Realizm yani gerçekçilikte ise, sanatçı nesnelliği ön planda tutarak çevresinde gözlemlediği figürleri ya da objeleri gördüğü gibi resme aktarır. Hayal dünyasını ve duygusallığı ikinci plana atarlar. Bu akımın resimdeki öncüsü ise Gustave Courbetʼtir. Realizmde konu olarak köy, köy hayatı, işçiler ve benzeri konular işlenir.
Realizmden Empresyonizme
Empresyonizmin içinde aslında biraz da realizm gizlidir. Çünkü kişi izlenimlerini resme aktarırken ne kadar hayal dünyasını ve duygularını kullansa da, izlenimi, yani gördüğü obje ya da subje ile gerçek hayattan bir parça koparır. Üstelik resmi yaparken kendi içinde uyanan duyguların gerçek hayat ile alakalı olup olmadığını kimse bilemez. Ama bunun üzerine örnekler verip tartışabiliriz. Mesela, bir manzara resmi yaparken etraf yeşillik, çiçekli ve de güneşliyse, bunu olduğu gibi aktarmak yerine duygu haline göre havayı yağmurlu olarak değiştirmek ne kadar realizme aykırı gibi gözükse de, bu durum kişiye göre gerçekçiliği bozmayabilir. Çünkü yağmurlu hava gerçek hayattan alıntı bir unsurdur. Aşırı derece de hayal gücüne kaçılmamıştır. Fakat karlı bir havayı resmederken, çiçek açan ağaçları da eklemek tamamen sanatçının hayal dünyasının ürünü olarak görülebilir. Çünkü gerçekte karlı hava ve çiçekli ağaçlar bir arada düşünülemez. Empresyonizmin içindeki realizm tamamen sanatçının hayal dünyasının boyutları ve ölçüsü ile anlaşılabilir. Fakat realizmin içinde biraz empresyonizm barınsa da, bu empresyonizmin içindeki realizm kadar güçlü ve belirgin değildir. Realizm sadece gerçekçidir. İnsanların hayatını olduğu gibi resme aktaran bir akımdır. Bu nedenle realist bir resme ressam gördüğü obje ya da subjenin kendi içinde uyandırdığı betimlemeleri aşırıya kaçarak aktaramaz. Örnek verirsek, köy hayatından bir kesit, cenaze töreni ya da portre, figür çizerken o tabloya gördüğü ve bildiği gerçekliğin dışında bir eklenti yapamaz. Mutsuz ağlayan bir figür resmediyorsa, ona tebessüm ekleyemez ya da bir ressamın, yazarın hayatından bir kesit resmediyorsa kendi içinde yarattığı izlenime kapılarak o resme kişinin hayatı ile çok alakasız bir obje koyamaz. Çünkü böyle yaparsa realizmden çıkmış empresyonizme kapılmış olur.
Empresyonizm ve Realizmin Bağı
Gerçekçiliği, gerçek yaşanmış hayatları resme aktarırken ressamda bir izlenimcilik, kendini resmettiği objelerin yerine koyabileceğini düşünürsek realizmin içindeki gizli empresyonizmi de görmüş oluruz. Pek çok izlenimci ressamın önceden realizmden etkilenmesi ve sonradan empresyonizme kayması da bu durumun kanıtı olarak gösterilebilir. Empresyonizm ve realizm birbirine inceden bir iple bağlıdır.
Empresyonizm ve realizm hakkında çok güzel bir yazı. Teşekkürler.