EMİN GÜMÜŞKAYA İLE RÖPORTAJ

0
341
EMİN GÜMÜŞKAYA İLE RÖPORTAJ
EMİN GÜMÜŞKAYA İLE RÖPORTAJ

1948 tarihinde İstanbul’da doğan Emin Gümüşkaya, Devlet Konservatuarları bölümünden mezun olduktan sonra Tiyatroya ilk olarak, 1964 yılında Bursa Halkevi’nin oda tiyatrosunda başladı. Devlet tiyatrosuna geçişi ise 1972 yılında oldu. Bay Alkolü Takdimimdir dizisiyle,1985 yılında dizi sektörüne geçiş yaptı.1996 – 1998 ve 1999 – 2001 tarihleri arasında Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu müdürü olarak görev yaptı. 1964 ten bu yana birçok projede yer almıştır. Oyuncunun başlıca projeleri arasında; Büyük Yalan, Azap Yolu, Çocuklar Duymasın, Seksenler, Arka Sıradakiler, En Son Babalar Duyar, Gece 11. 45, Kolay Para, Tatlı Hayat, Büyük Buluşma, Koçum Benim gibi yapımlar yer alır.

Öncelikle röportaj teklifimi kırmayıp geldiğiniz için teşekkür ederim.

  1. Bunlar haricinde eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Eklemek istediğim şeyleri zaten söylemişsin şuan bunlara ekleyebileceğim başka bir şey yok.

  1. Tiyatroya ilginiz nasıl başladı?

Tiyatroya ilk ilgim ilkokulda Bediha hocamla başladı.  Beni çok severdi. Sen tiyatrocu olacaksın dedi.  O zaman hiç anlamamıştım hocam bana niye böyle bir şey söyledi diye.  Beni müsamerelere koymaya başladı. Hocamdan bana sanki bir elektrik geçti. Böyle başladı sonra halk evine başladım. Bursa halk evi orda Alpay İzer, Gökhan Mete, Nevzat Şenoğlu gibi çok değerli arkadaşlarım vardı. Böylece tiyatro hayatımız başlamış oldu.

  1. Tiyatrodan televizyona geçme kararını nasıl aldınız?

Karar almadım, devlet tiyatrolarında o zamanlar yasak vardı bir türlü gidemiyorduk. TRT bize bir takım çekimler yapıyorlardı, oyunları çekiyorlardı ama TRT o zamanlar pek yaygın bir kitleye hitap etmiyordu. Özel kanallar çıkınca TRT biraz geride kaldı. Biz izlenilmemiş olduk o zamanlar. Karar vermemizin sebebi yasaklar kalktı. Devlet tiyatroları genel müdürlüğü böyle bir karar almıştı. O zamanlar buzdolabı reklamları vardı. Diziler de vardı. Ondan sonra rahmetli Savaş abi vardı Komiser Colombo’yu seslendirirdi. Oyuna çıkıyor “aa Komiser Colombo’nın sesi diyorlardı. Oyunların esas özü gitmeye başladı. Ana konu eridi gitti, haklı olarak bunu iptal ettiler ve iptal ettiklerinden sonra çok enteresan bir anım var. Komiser Colombo’yu Peter Hawk oynardı, bir gözü de kördü ve beyaz bir pardösüsü vardı. Bunlar yasaklandıktan sonra rahmetli Savaş abi Ankara Kızılay’da pardösü ile dolaşmaya başladı. Kendini Colombo zannetmeye başladı. Sonra bu zaman içerisinde eridi gitti. Zaman içinde bize müsaade etmeye başladılar, sinema ve dizi sektörüne girmemize izin verdiler. Daha önce devlet denetimde TRT ye yapıyorduk. Yasaktı sözleşmede böyle bir madde vardı.

  1. Devlet tiyatrosunda ve özel sektörde oyunculuk yaptınız, bu iki farklı sektörün işleyişleri nasıl oluyor? Benzer veya birbirlerini besleyen yanları var mı?

Ödenekli tiyatrolar yani devlet tiyatroları, oyuncu için çok rahat çünkü dekorcu, kostümcü hepsi emrinizde dekorlar kurulur, giydiriciler makyaj kostüm falan bunlar hep devlet memuru olduğu için sizin emrinizde. Ama özel tiyatrolara değil, orada maddi zorluklar olduğu için, dekorcuyla dekor taşırsınız. İsterseniz Türkiye’nin en büyük şöhreti olabilirsiniz ama taşımak zorundasınız. Ödenekli tiyatrolarda kostümü bir kenara atarlar, gelir kostümcüler toparlar eder, rahattır yani oyuncuya biraz tembellik yaratır. Ayrıca oynasanız da oynamasanız da devlet size iyi para verir. Özel tiyatroda oynadığınız sürece para alırsınız. Dizilerin çoğunluğundan özel tiyatrolar harap vaziyete geçti. Devlet yardım ediyor ama ne kadar ediyor bilmiyorum.

  1. Genel olarak, Türk izleyicilerin tiyatroya olan ilgisi ve televizyon dizilerine olan ilgisi arasında maalesef büyük bir fark var. Bu ilgi farklılığın nedenini neye bağlıyorsunuz?

Kültüre. Türkiye’nin %70 i aziz nesinin dediği gibi biraz geride oluyor maalesef. Okumuyorlar, gazete bile okuyan yok. Bunun karşılığında karşı yan kuruluşlar gibi haklılıkları da var. Bütün okullar paralı. Evine ekmek götüremeyen milyon insan var doğuda. Ben Türkiye’nin her tarafını 5 defa dolaştım, Avrupa’yı da dolaştım. Gözümle gördüm. Amerikalıların bir lafı vardır maide “en iyi Kızılderili, ölü Kızılderili” derler. Şimdi bizde de en iyi vatandaş cahil vatandaş mı? Yani kimseyi kastetmeden söylüyorum ama bir şey diyemiyorum. Ben bursa devlet tiyatrosu müdürüyken, arkadaşlarla çalışıyoruz, soruyorlar; ne iş yaparsın? Diyorlar devlet tiyatrosu sanatçısıyım diyorum iyi başka ne iş yapıyorsun diyorlar. Devlet tiyatrosunun ne olduğunu bilmiyor. Bu devlet tiyatrosu bende yetenek var deyip öyle hemen girebileceğin bir yer değil. Belirli aşamaların olacak Konservatuarı bitireceksin, üniversite eğitimidir bu. 86 da YÖK bağlandığı için böyle oldu. Halk, tiyatrocuyu eskiden beri darülbedayi den beri gördüğü şey sanıyor. İstanbullu bun çok iyi biliyor ama Anadolulu bunu hiç bilmiyor.

  1. Son dönemlerde Türkiye’deki dizi ve film sektöründe yapılan yenilikler nelerdir?

Teknik olarak çok değişti. Kameralar değişti eski kameralar düğün kamerası oldu. Çok teknolojik boyutta mesela muhteşem yüzyılı seyrediyoruz fonda saray var. Nasıl yaptın bunu kameraya plastik yani silikondan sahneler yapıyorlar. Avatar bir milyar dolarlık iş yaptı. Oyunculuklar mekanik hale geldi. Duygusal oyunculuklar yok. Eskiden siz gözyaşlarınızla seyirciyi bağlayabiliyordunuz. Şimdi millet silikon oyunculuklar istiyor. Artık bu tür şeyleri kabul etmeye başladık.  Bu teknoloji sinema ve tiyatroya çok büyük katkılar getirdi fakat biraz sanki duygusallığı götürdü.

  1. Yeni kuşak oyuncular hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Konservatuar bir tane vardı,  o da Ankara’da vardı. Sonra İstanbul’da Mimar Sinan açıldı, ondan sonra da bir sürü paralı okul açıldı. Paraya dayandığı için kekemeleri de alıyorlar tiyatrocuların düzgün konuşması lazım. Bazen şaşıları da alıyorlar. Her yıl yirmi okul onar kişi mezun etse senelerce yüz bin iki yüz bin kişi oyuncu oluyor. Senarist yetişmediği için olmadığı için eski yazarların oyunlarını oynuyoruz.  Ben en son 2001 de Ankara’da Şinasi Sahnesi’nde Orhan Asena’nın Yıldız Yargılamasını koydum.  Devlet tiyatrosunda 17 tane oyun koydum, yönetmen olarak. Şimdi bunların arasında çok iyi oyuncular var. Yetenek insanda önce olmalı insanda. Oyuncuda pratik daha önemlidir. Sormazlar sana tiyatro tarihini, oynarken. Oyunculuk önemli önce, bir de şeye inanırım oyuncu doğuştan yetenekli olmalı. Sen yaparsın beş günde yetenekli biri beş dakikada yapar.

  1. Hem tiyatro hem dizi film oyuncusu olarak sizce kariyerinizin dönüm noktası olduğunu düşündüğünüz oyun hangisiydi?

Ben tiyatro tarafındanım, tiyatroyu çok severim. Ahmet Kutsi Tecer’in Köşe Başı oyunu çok güzel titretir. Orda bakkalı oynamıştım. Klasiktir zaten. Tiyatroda doyuma ulaşırsınız da, sinema da bir şey söyleyemem çünkü bir sahneyi birkaç kere çekiyorsun. Bir bakıyorsun sahnen sabahın beşinde gelmiş. Uykun gelmiş sahnede canlı bir sahne çek bakalım nasıl çekeceksin.

  1. Oyunculuğun en zor kısmı size göre nedir?

İyi oyuncu zorlanmaz. İyi oyuncu düşünmekten yorulur. Oyunculuk doğum yapmak gibidir derler. Yani rol sahneye çıktığı an doğum yapılmış olur. O oyun sizin çocuğunuzdur artık. Bizde çok güzel oyuncular var, Zihni Göktay süper oyuncu kendisini çok severim. Allah’ın verdiği kabiliyeti var üstüne gereken her şeyi eklemiş. Oyunculuğun dereceleri vardır. Bir, iki, üç gibi. Güzel sesi olan bir insan fazla zorlanmaz. Mesela Zabite Turgülerman diye bir sanatçı vardı, altı oktav ses operacıda yok. Şarkıları sanki leblebi gibi söyler. Öldü gitti ama tanınmadı. Onun yerine Müzeyyen Senar tanındı. Oyuncu yedi koldan müteşekkildir. Bu kollardan iyi olanlar zorlamaz kendilerini. Ben hiç zorlamadım kendimi. Çünkü ne olduğumu biliyorum. Muhsin hocamız derdi ki, fazla tevazükar olmayın derdi yoksa sizi öyle sanırlar. İnsan olarak çok tevazükarım da meslek olarak hiç öyle değilim çünkü ben oralara gelene kadar göbeğim çatladı. Genelleyecek olursak yetenekli insana hiçbir şey zor değildir.

  1. Uzun süren oyunculuk kariyeriniz boyunca başınıza gelen en komik olay neydi?

Devlet tiyatrosunda oyun oynuyoruz oğlum Uğur aşağı yukarı dört yaşında. Rahmetli haşmet Zeybek’in düğün ya da davul oyununu oynuyoruz. Orta oyunu tarzında oynanan bir oyundu. Annesine Uğur’u getirme yaramazlık yapar dedim, kimseye bırakamamış getirmiş. Yahu durmaz, geldi sahnenin önüne pat pat vuruyor. Bir de bağırmaya başladı “emin, emin naber ya ” diye.  Yahu alsana çocuğu. Taak taaaak tak vuruyor sahnenin önündeki tahtaya. Ben ona baba dedirttirmiyordum bana oradan “eminn, eminnn baksana” diye bağırıyor. Arkadaşlarda gülüyor. Oyun gitti. Seyircide anladı başladılar alkışlamaya.

  1. Daha önce canlandırmak isteyip de canlandıramadığınız bir rol var mı?

Çok var maide çok var. Biz sanatçılar çok kıskancız. Fakat iyi oyuncular çok önemsemez bunu çünkü kıskanan değil kıskanılan kişidir. Seksen oyun oynadın yetmiş dört tanesi başroldü. Rejisör olarak emekli oldum ama rejisörlüğü fazla sevmiyordum. Belki imkanla elli tane yapardım da on yedi tane yaptım. Şimdi hatırlayamadığım öyle çok rol oldu ki. Şimdi muhteşem bir dizi var Vatanım Sensin, orda oynamak isterdim. Halit Ergenç çok muhteşem bir aktör. Keza Engin Altan Düzyatan da çok iyi bir oyuncu. İnsan böyle iyi oyuncularla oynadığı zaman tat alıyor. Oyunculukta biz kavak ağacı deriz bir halta benzemez, bazıları da çam ağacıdır seni şekillendirir. Çok gönlümün içimin kaldığı oyunlar oldu diyemem.

  1. Türkiye de ve yurtdışında çalışmalarını takip ettiğiniz oyuncular kimlerdir?

Yurt dışında takip ettiğim oyuncu olmaz zaten mesleğin gereği fazla seyretme imkanın olmuyor ama mesela ben kendi jenerasyonumdan Burt Lancester, Stewe Mcqueen, Dustin Hoffman’ı çok severdim bunlar çok güzel aktörlerdi. Bunlardan sonra gelenler pek hoşuma gitmiyor. Bizde de öyle mesela Ayhan Işık, Turan Seyitoğlu bunlar sinemada çok muhteşemdi. Haluk Bilginer harika bir oyuncu. Öyle güzel oyuncular var ki. Ahmet Uğurlu var. Bülent İnal’ı seyretmeye doyamıyorum. Vaktim olmasa bile bir şekilde seyrediyorum çünkü bunlar oynuyor, rol kesmiyorlar. Şimdikiler rol kesiyorlar. Seyirciyi kandırmaya bizim haddimiz olmamalı. Ödemiş Birgi de, köy oyunu çektim, bir kız vardı köylü kızını oynuyordu, kaşları alınmış, dudakları boyanmış. Köylü kızı bilir mi bunları? Bilmez tabi. Şimdi seyrediyorum, son model rujlar tene uygun, makyaj var gözlerde. Böyle saçma sapan senaryonun ne olduğunu bilmeden çekim yapan rejisörler var.

  1. Şuanda devam etmekte olan projelerinizden bahseder misiniz?

Atçalı Kel Mehmet diye, padişaha karşı gelmiş, hiç yapılmamış bir çektik. Ben orda egemenden tüccarım. Atçalı öbür efeler gibi milleti kesip atmaz, halka çok yardım eder onun için solcular çok sever onu. Padişah, Atçalıyı parça parça getirin diyor. Sonra Atçalı Aydın Efesi. Bu tarafın efesi de Çakırcalı Mehmet Efe, Fikret Hakan çekmişti. Ondan sonra da o türüyor. Atatürk de bunları, padişahın kovulmasında katkıları olduğu için orduya dahil etti.