Yazmış olmak için yazılamaz; derdin varsa yazarsın.
Yazdığını dert ediniyorsan, dert edindiğini yazıyorsan, kıymeti var yazılanın.
Derler ya: Dertli söylegen olur.
Yazan insan, derdi olan insandır.
Ne demişler: İçiyorsak sebebi var!
Aynen öyle: Yazıyorsak sebebi var!
Lise ikinci sınıfta, bir hikâyede okumuştum.
Hikâyenin kahramanı, sigara tiryakisiydi.
Sigara içmeden nasıl uyuyabildiğine hayret ediyordu.
En büyük korkusu, kabirde sigarasız kalmaktı.
Yazmak, böyle bir tutkudur.
Yazan insan, “iradesini aşan güçlü bir coşku” ile sarılır kalemine.
Hastalanmaktan ya da ölmekten değil; hastanede veya kabirde, kalemi ve kâğıdı koklayamamaktan, klavyesine dokunamamaktan korkar.
Yazıları için, kimseden teşekkür beklemez.
Yazarak, duygularını ve düşüncelerini anlatma fırsatı bulur.
Biz, ona “yazar” desek de; yazmak onun için bir meslek değil, yaşam kaynağıdır.
“Niçin yazdın?” diye sorsanız ona, alacağınız cevap şu olur: “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
Geçenlerde, evine ziyarete gittiğim, eskimeyen bir dostumun kütüphanesinde, bir edebiyat dergisi gördüm.
Dergiyi incelerken, çok mutlu olduğumu söylemeliyim.
Dostuma, bu tür dergilere sahip çıkılması gerektiğini söyledim.
Sahip çıkmak için satın almak yeterli değil; okumak, okutmak, yorum yazmak, eleştirmek, teşekkür etmek, mail atmak, mektup yazmak gerekli.
Fikirlerine katılmıyorsundur, ne güzel!
Farklı düşünen dostlarınla, edebiyatın nezahet ve nezaketi içerisinde sohbet etmek hem lezzetli hem de doyurucudur.
Yenidünyalara açılır, yeni tatları duyarsın.
Okuyan ve yazan insanlar; dertli, değerli ve dolu insanlardır.
Duygularını yazıya döken insan, derdini anlatmak için kalem ya da klavyeden başka bir nesneye ihtiyaç duymaz.
Şiir, roman, hikâye, deneme, makale, tiyatro…
Edebiyat ile yürekten ilgilenen insan; kötülük yapmayı düşünemez, beceremez.
Çocuklarımızın, ruhen sağlıklı ve güzel ahlaklı yetişmesini istiyorsak; onlara edebiyatı sevdirmeliyiz.
Sadece kitap okumayı değil, edebiyatı sevdirmeliyiz.