Derviş Zaim Sinemasında Zenginleştirici Öge Olarak Geleneksel Sanatlar

0
322
Derviş Zaim Sinemasında Zenginleştirici Öge Olarak Geleneksel Sanatlar

“Farklı bir sinema yapmak mümkün mü?” sorusuyla uzun metraj yolculuğuna 1997’de Tabutta Rövaşata ile başlayan Derviş Zaim aslında bu filmle kendi sinemasının da ilk adımını atmıştır.

Nokta Filminin Afişi

Üçleme olarak ele aldığı beşinci, altıncı ve yedinci filmleri Cenneti Beklerken, Nokta, Gölgeler ve Suretler ile de geleneksel sanatları sinemasında nasıl zenginleştirici bir unsur olarak gördüğünü aktarmıştır. 2006’da vizyona giren Cenneti Beklerken’de 13. yüzyılda yaşayan Nakkaş Eflatun Efendi’nin ölen eşinin ve oğlunun resmini yapması ve bir nevi ceza olarak aldığı görev üzerine Şehzade Danyal’ın suretini resmetmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. Zaim minyatürün esnek (değişken) zaman ve mekan halini filme sahne geçişleri, aynalardan farklı mekan yansımaları ile aktarıyor. Hatta öyle ki merkezde duran bir minyatürün çevresine yeniden daha geniş bir resim yapıyor hissi veriyor. Diğer iki filmde de göreceğimiz kahramanın bir hatası ve bunun diyetini ödemesi de bir alt metin olarak okunuyor.

Ikinci film Nokta (2008) ise bir hatt sanatçısı olan Ahmet ‘in eski bir Kur’an satışı için aracı olması sonucu, hiç istemediği şeyler yapması ve pişmanlığı ,bu azapla da gözlerinin rahatsızlanması vicdani olarak rahatlamak için hatasını telafi etme çabası anlatılıyor. Farklı anlatım tarzlarına her zaman yer veren yönetmen bu filmde de sembolik unsurlara yer vererek beyaz bir mekan seçiyor ve olaylar Tuz Gölü’nde geçiyor. Böylece bu mekanda sonsuzluk hissi zaman kavramını anlamsızlaştırıyor. Eli hiç kaldırmadan yazılmış “af allahü anh” ın bir bakıma Ahmet’in azabını yansıttığını söyleyebiliriz. Teknik bakımdan  da tıpkı bu hatt yazısı gibi tek planda çekilen film vicdani hesaplaşmanın yine bir suç ve ceza alt metniyle ilerliyor.

Gölgeler ve Suretler (2011) ise üçlemenin son filmi olarak bir başka geleneksel sanat olan gölge oyunu ve 1963 Kıbrıs olayları ile şekilleniyor. Derviş Zaim gölgeleri ve suretleri anlamlandırması bakımından Platon’un mağara metaforuyla yola çıktığını söylüyor ve bize gölgenin insanın karanlık yanı, suretinse rasyonel yanı olduğunu belirtiyor. Film için gölge oyununun seçilmiş olması hem Kıbrıs hem de Türkler için önemli bir unsur olması. Bu bakımdan yönetmen üç geleneksel sanat ve üç farklı öyküyü harmanlayarak hem Derviş Zaim sinemasının gelişerek, olgunlaşarak ilerlemesini sağlıyor hem de Türk sinemasını başka bir bakış açısı ve anlatımla zenginleştiriyor. Bu ilerlemedeki esas, yönetmenin kendi sanatını yaparken başka sanatları işin içine katarak bunu yaparkende özden başlayarak sanatın çoğaltıcı ve zenginleştirici olacağına inanması.

PAYLAŞ
Önceki İçerikİDSO DenizBank Konserleri Bu Hafta Fulya Sanat Merkezi’nde…
Sonraki İçerikModern İnsan ve Yalnızlığı
Türkan Güngör
16 Ocak 1988'de Ankara'da dünyaya geldim. 2009 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Büro Yönetimi ve Sekreterlik bölümünden mezun oldum. Bu sırada yerel bir gazetede birkaç sayı yazdım. 2017'de ise Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim.