Depresif AŞK

0
109
Depresif AŞK

Yolum Üsküdar’a neden düşmüştü bilmiyorum. Hayat her an size seçimler sunar en az iki.  Demek bu tarafa gelmem gerekiyormuş. Bazen düşünürüm bir yerde bulunuyorsanız, başka bir yerde olup başınıza bir iş gelmemesi içindir diye. Veya yeni biriyle karşılaşıyorsanız başka yeni biriyle karşılaşıp başınızı belaya sokmayın diye. O nedenle yaşadığınız bir yenilikte olağanüstü bir gelişme olmuyorsa bilin ki orada olmanız başka yerde olmanızdan iyidir. Her seçimin olağanüstü masallar doğurmayacağı kanısına varalı yıllar olmuştu.

Demek Üsküdar beni beladan uzak tutmak için veya olağanüstü bir masal yaşamamak içindi. İstesem uzaklaşabilirdim oradan. Belaya sürmüştüm belamı. Beylerbeyi’ne doğru yürüdüğümde akşam olmuştu. İçsem mi içemesem mi?

Biraz ileride bir meyhane gözüme ilişmişti. Bela göz kırpıyordu da ben anlamaza vuruyordum. İnsanın kafası geçmişe gider normaldir de o geçmişte bir kadına giderse ayıkla pirincin taşını. Hani aşkı sıksan efkâr çıkar misali. Efkâr en çok aşka yakışıyor sanki.

Kapıya doğru yaklaştığımda bir kadın, o da meyhaneye gireyim mi kararsızlığını yaşıyordu. Ben saatime bakarken o da saatine bakmaya başladı. Yüzüne bakmaya çalıştım o beni fark etmeden. Kumral, uzun saçlı, şık ve bakımlı bir kadındı. Omuzunda asılı duran çantaya sımsıkı tutunmuştu.

Tek başıma içmeyi severim efkârlıysam. Ve efkâr basmıştı. Efkârlıysan ve aşkı tanıyorsan muhabbet bozar insanı. Seçim yapacaktım, ya içeri davet edecek ya da tek girecektim içeri. Yanından geçerek meyhanenin kapısına doğru yürüdüm. Fikrimi değiştim, döndüm yüzüne baktım o da bana. Muhabbeti bozar mıydı? Aşk nedir bilir miydi? Efkâr ona göre miydi?

Bir erkek ve bir kadın meyhanenin önünde durmuştuk. Meyhaneye arkam dönük, muhabbet etmeye hiç ihtiyacım yok, canım efkâr çekmiş. Sağ elimin başparmağıyla meyhaneyi işaret ettim “ girelim mi” der gibi.  Dudakları büzüşüp sola kıvrıldı “ bilmem” der gibiydi. İki elimin avuçları yukarı bakarak alt dudağım yukarı doğru itiverdi üst dudağımı “sen bilirsin” der gibi. Kendi bilirdi.

İçeri geçtim tek başıma. Garson gelip “hoş geldiniz” dedi de oralı olmadım. Masaları gösterirken pencere kenarında güzel bir masa gördüm. Parmağımla işaret ettim orası diye.

Masaya kurulacakken kapıda karşılaştığım hani o çok konuştuğum kadın gelip çantasını masaya koydu.  Bekledim önce o otursun diye. Üstündekini çıkarıp yanda duran sandalyeye bırakacaktı ki garson yetişip elinden aldı. Oturduk karşılıklı. Garson hemen servis tabaklarını açmaya başladı önümüze ve

Garson: İki kişi misiniz?

O an bir seçim daha yapmam gerekiyordu. Bende bir efkâr var zaten. Bir ben, bir efkâr, bir de kadın ederiz üç.  Kadın anlarsa anlar anlamazsa kalkar gider dedim içimden. Konuşmaya niyetim yok zaten. İşaret parmağımla kendimi işaret ettim kadına ve iki sayısını gösterdim. Sonra kadına bakıp üç müyüz diye sormak istedim. Parmaklarımı gösterip üç işareti yaptım. O da eliyle dört işareti yaptı. Şaşırdım.

Garson ile muhabbet erkeğe düşecekti. Döndüm ve garsona dört parmağımı gösterdim. Anlamadı. Yan tarafımıza da servis açtı. Açsın, sanki umurumda.

Garson: Ne içersiniz?

Kadına bakarak büyük mü küçük mü istiyoruz demeye getirdim. Elim küçük işaretinde kalmıştı hani iki elinle aradaki mesafeyi genişletip daraltırsın ya o hesap. Kafasıyla onayladı daralttığım esnada. Döndüm garsona ona da küçük demeye getirdim. Çabucak anladı garson “Hemen geliyor” diye uzaklaştı. Baş başa kalmıştık işte.

Efkâr ne, biliyor gibi duruyordu. Ya aşk? Elimi uzattım kadına tanışmak için. Nihayetinde konuşmak gerekiyordu.

“Elif” dedim.

Benim efkârın adı Elif di. O da uzattı elini.

“Turgut” dedi.

Eyvallah der gibi kafamı salladım. Demek aşk ne biliyordu da ne kadar biliyordu?

Kadehler gelince mezeler de gelmişti. Bir o işaret etti bir ben.  Ajvar gördüm mezelerin arasında ve efkâr yeniden yükseliverdi. Ben ajvarı gösterdim. Garson masaya koyacakken yan tarafa koymasını işaret ettim. O da favayı gösterdi ve yan tarafı işaret etti. Elif, ajvar var mı? diye mutlaka sorardı. Garson kadehleri dolduracaktı ki karışma ben yaparım der gibi elimle “bırak sen” demeye getirdim ama kibarca.

Kadehleri kaldırdık ve yudumlamaya başladık.  Ağır gidiyorduk içerken. Arada bir favaya bakıp dalıyordu. Tadına bakmak istedim ama yan tarafındı, dokunmadım. Arada şarkılar çalıp duruyordu, biz sessiz. Bir şarkı çalmaya başladığında derin bir soluk aldı ve kadehinden fazladan bir yudum aldı. Şanslı gecesiydi benim şarkım çalmamıştı.  Sormaya gerek duymadım. Vardır nasılsa bir anısı. Çok sigara içtik. Bir ara dalmışım dışarıyı izlerken, hiç karışmamıştı bana.

İçkimiz bitmişti ve garson gelip” yeniden ister misiniz?” diye sordu. Gözlerine baktım kadının evet diyordu. Garsona cevap vermedim bu defa. Masamızdan ayrılmıyor gençten olan garson. Zor bela dönüp yüzüne baktım ve

“Getirme dedik mi?” diye sordum.

Sanki getir demişim de! Geldi yenisi ve yine demlenmeye başladık. Gözüm ajvara takılınca o ‘da bakmaya başladı. Eli çenesinde, dirseği masada duruyordu. Yeniden bir soluk alıp geriye yaslandı. Arada bir kafasını belli belirsiz minik bir salınım yapıyordu. Ne kadara incindiğini görebiliyordum, ben de az incinmemiştim.

Son kadehi içip kalktık. Dışarıda bekleyen taksiye yöneldim kapısını açtım binmesi için. Binmeden önce yüzüme baktı. Çantasından kalem çıkarıp elimi çekti ve numarasını yazdı. Yine “Eyvallah” der gibi kafamı salladım. Binmeden hemen önce durdu ve

“Muhabbetin güzeldi” dedi.

“Senin de” dedim.

Buruk bir gülümseme belirdi dudaklarında ve

“Ara beni” dedi.

Cevap vermedim ama anladı arayacağımı. O giderken mesaj yazdım “ben Elif” diye. Numarasını da Turgut diye kayıt ettim rehbere.

Bugün mesaj yazdı

“Akşam içelim mi? Yeni bir meyhane var. Ajvar da yapıyorlar.”

Fava da olduğuna emindim o nedenle sormadım. Mesajına karşılık verdim.

“Saat kaçta?”

Sekiz haftadır buluşuyoruz. Çok muhabbet bir kadın. Benim de muhabbetimi sevmiş.

Muhabbet ediyoruz işte, bir Elif’ten bir Turgut’tan.

Gerçek adı ne mi? Bilmiyorum muhabbet henüz oraya gelmedi.

 

PAYLAŞ
Önceki İçerikBitmişlik Çehresi / Şiir
Sonraki İçerikKanatsız Kuşlar / Şiir
Volkan Erdal
Çok uzun yıllar bilgi işlem uzmanlığı ve sistem mühendisliği yaptı. Okumayı ve araştırmayı çok sevdi. Düşünce sınırlarını zorlamayı ve en olmadık bakış açısını yakalamayı ilke edinmiş biri.