İlk çağlardan beri filozoflar; demokrasinin tanımı ve uygulanış şekli hakkında tartışmışlar, ancak ortak bir sonuca varamamışlardır.
Bir yönetim biçimi olarak, demokrasinin dünyadaki mevcut uygulanış şekillerine bakılırsa, bu tartışma gelecek asırlar da devam edeceğe benzer.
Demokrasinin temel unsurlarından biri, farklı görüşlere sahip siyasi partilerin varlığıdır.
Kapsamı ve tanımı hakkında farklı görüşler bulunsa da siyasi parti;
“Belli bir siyasi program üzerinde birleşmiş kişilerin, bu programı normal seçim yoluyla gerçekleştirme amacı güderek kurmuş oldukları resmî bir örgüttür.” (1)
Tanımdan da anlaşılacağı üzere siyasi parti, gizli ve yasal olmayan faaliyetlerde bulunmaz.
Hazırladığı programı, halkın desteğini alarak gerçekleştirmeye çalışır.
Aliya İzzetbegoviç; “Evet, siyasi partiler mükemmel araçlar değildi. Ancak dünya henüz daha iyisini keşfedememişti.” der. (2)
İnsanlık, daha iyi demokrasiyi keşfedene kadar bu tartışma bitmeyecektir.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan her hadise, bize net olarak şunu göstermektedir: Demokrasiden başka yol yoktur.
Demokrasi dışı her eylem ve söylem, arkasında kim olursa olsun kaybetmeye mahkûmdur.
Şeyh Edebali’ye isnat edilen meşhur bir söz var: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
“Devlet; başta yürütme, yasama ve yargı erkleri olmak üzere, yerel yönetimleriyle, üniversiteleriyle, sendikalarıyla, vakıflarıyla, sivil toplum kuruluşları ve dernekleriyle ayrı görevleri olmakla birlikte, üst amaçta birbiriyle uyumlu çalışması gereken bir organizasyondur.” (3)
Bu organizasyonun görevi, insanların –hatta hayvan, bitki gibi diğer canlıların da- haklarını korumak ve ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Şahsî, manevî, siyasî, iktisadî ve sosyal hak ve hürriyetlerini her hangi bir endişe duymadan yaşayabilen insan, mutlu insandır.
Mutlu insanlardan oluşan toplum; mutlu ve geleceğe güvenle bakan toplumdur.
Ülkemizde muasır ve müreffeh medeniyetler seviyesinde bir demokrasi istiyorsak, toplum olarak bizlere düşen görevler var.
Demokrasi her şeyden önce bir hayat felsefesi ve yaşam biçimidir.
Eşitlik, sorumluluk, farklılıklara saygı, hoşgörü, dürüstlük, iş birliği, çeşitlilik…
Bir toplumun demokratik seviyesini anlayabilmek için bunlar vb. değerlerin o toplum tarafından ne kadar benimsendiğine bakmak gerekir.
Cinsiyeti, milliyeti, memleketi, mezhebi, meşrebi, mesleği farklı olan herkese, Hakk’ın kendisine vermiş olduğu hak ölçüsünde saygı duymamız gerekir.
Saygı duymak, evrensel hukuk prensipleri içerisinde insanların fikirlerini ifade ve mesleklerini icra etmelerine fırsat vermek demektir.
Devletin yasama, yürütme ve yargı erkleri kanun koyucu ve uygulayıcı olarak milletinin huzur ve güvenini temin etme adına önlemler alır; aldığı önlemlerde “adalet” düsturuna dikkat eder.
Toplum ise ailevî, ticarî ve sosyal hayatlarında; duyarlılık, adalet, aktif katılım, yardımseverlik, anlayış ve müsamaha gibi demokratik değerleri içselleştirmek suretiyle devlete yardımcı olur.
KAYNAKLAR:
- Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Siyaset Sosyolojisi Ders Kitabı
- Aliya İzzetbegoviç Belgeseli, Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun
- Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, Yerel Yönetimler Ders Kitabı
NOT: Resim, pixabay.com adresinden alınmıştır.