Özlem Süer Türkiye değil sadece dünyanın da yakından tanıdığı modacımız. Benim de sınıf arkadaşım. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde beraberdik. Daha o zamandan belliydi ilerde bu kadar başarılı olacağı. O’nu hep düzenli ve başarılı hatırlıyorum. Yıllar sonra 2000 ‘li yılların başıydı sanırım ben ikiz çocuklarımı kucağımda hoplatıp dururken televizyonda Duesseldorf’ta Özlem’in defilesini gördüm. O kadar gurur duydum ki anlatamam. Zaten o dönemlerde söylediği büyük tekstil fabrikalarıyla ilgili “büyük yerin küçük adamı alacağıma küçük yerin büyük adamı olurum” sözü her zaman kulağıma küpe olmuştur. Fakat o büyük bir oluşumun ki her anında alın terinin olduğu her anında emeği olduğu kendi ismini temsil eden bir kurumun bir kurumun temsil eden bir kurumun her şeyi olmuştur. Özlem Süer House ilk çocuğudur. Özlem bebeğini doğurup, büyütüp bu duruma getirmiştir. Kendisi sadece biz arkadaşlarının değil, ona yaptığı işte klavuz olan hocalarının da gurur kaynağı olmuştur.
Özlem Süer, Zühal Yorgancıoğlu’nun Fadik bebeği benim Halime bebeğim gibi o da İlk tasarımlarını, annesinin dikiş odasındaki artık kumaşlardan, bebekleri için yapmıştır. Beş yaşından itibaren babasının ertesi gün hangi takım elbiseyi giyip hangi kravatı takacağına o karar verirdi. Marmara Üniversitesi Tekstil bölümünden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı ve akademik kadroya katıldı. 1991’de araştırma görevlisi, 2000’lerde yardımcı doçent oldu.
” Akademik hayat onun için çok değerlidir ama gelecek karşısında savunmasız kalmamak için, stopaj kavramını bile bilmeden, bir gecede şirket kurmaya karar verir. Ofisi yoktur. O dönemde, “Sanatsal Özü Bakımından Giysinin Dili” konulu doktora tezini hazırlamaktadır. Tezinin sonuna, örnek eklemek ister. 40 parçalık bir koleksiyon hazırlar. Masrafını karşılayıp bir kısmını diker, bir kısmını diktirir. 300 davetiye bastırıp, dağıtır. Tophane-i Amire’de konuklarını beklemeye koyulur. Doktorasını oylayacak jüri de oradadır. O gece sektörden, üniversiteden, basından yaklaşık bin kişi gelir. O günkü şaşkınlığını hiç unutamaz: “Akademik hayattan tanınıyordum ama o gece o kadar kişi nasıl bunu duyup geldi bugün bile anlayabilmiş değilim.” Defilenin sonunda sahneye çıkmak istemez. Zorla itildiğinde, sahne kenarında onu alkışlayan ailesi ve öğrencilerini görür. Gözüne giren podyum ışıklarının bir daha hiç çıkmayacağını o an anlar. Defilenin ertesi günü giysileri ne yapacağını hiç düşünmemiştir. Koyacak yeri yoktur. Tam üç gün küçücük otomobilinde elbise yığınıyla gezer. Sonunda bir atölye kiralar. Aynı zamanda evi ve ofisi buradadır artık. Kronik bir konsantrasyonla geceli gündüzlü çalışır. Tasarımın yüzde 50 sanat, yüzde 50 endüstri olduğuna inanmaktadır. İşin felsefesiyle ilgilendiği için, kendi kimliğini hissetme ve hissettirmeye yönelik tasarımlar yapar.( www.msxlabs.org)”
2002’de Duesseldorf’taki bir fuarda, Anadolu’daki şifacıları anlatan bir enstalasyonla ilk kişisel defilesini yaptı. Bahar Korçan, Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Hatice Gökçe, Ümit Ünal ve İdil Tarzi ile birlikte Moda Tasarımcıları Derneği’ni kurdu. Tasarımları Londra, Moskova, Milano, Paris başta olmak üzere pek çok ülkede ve 60 butikte satılan Süer, aynı zamanda International Colour Commission (Uluslararası Renk Komitesi) Türkiye temsilcisidir. Halen Mimar Sinan Üniversitesi’nde kendisi gibi güzel ve başarılı öğrenciler yetiştirmek üzere çalışmaktadır. Kendisine sorularımızı bir de kendi ağzından dinlemek için yöneltiyoruz.
Özlem Süer kimdir bize kendinizi anlatır mısınız?
1989 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’nde lisans eğitimi gördüm, 1991-2000 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümünde Yüksek Lisans ve Doktora programlarını tamamladım. Halen aynı fakültenin Giysi Ana Sanat Dalında yardımcı doçent olarak ‘Giysi Teknikleri, Giysi Tasarımı ve Drapaj Teknikleri” konularında eğitim vermekteyim.
Moda tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Çizgileriniz Feminen mi, romantik mi, sofistike mi?
Tasarımlarım dünya moda otoritelerince Avant- Garde , Neo-Romantik , Deneysel , Kavramsal ve disiplinler arası olarak tanımlanıyor…
Modada markasınız kendinizi gerçekleştirmek size neler hissettiriyor?
Büyük bir sorumluluk…
Ailenizde sanatçılar var mı, ailenizde örnek aldığınız kimse var mı?
Babamdan çok etkilendiğimi söyleyebilirim.. Ailemizde de sanat algısının somutlaşması ilk benimle tezahür etti.
Bulunduğunuz yeri üniversite sıralarında hayal eder miydiniz?
Her zaman moda sektörünün içindeydim, akademik kariyerime de devam ederken sektör için üniversiteyle birlikte birçok proje gerçekleştirdim. Yurt içindeki ve yurtdışındaki performanslarım oldukça beğeni topladıktan sonra, sipariş vermek isteyen birçok kişiyle benimle iletişime geçti. Dolayısıyla sonunda bir şirket kurmaya karar verdik.
İlhamı nereden alırsınız, doğadan, tarihsel dönem veya karakterler mi?
Bu sorunun cevabı aslında “her şey”. Bir tasarımcı olarak okuduğum kitaplardan tutun, dinlediğim şarkılara, gezdiğim yerlerden yediğim yemeklere kadar her şey bana ilham veriyor. Ekibimizdeki herkesin hayattan aldığı ilhamları birleştirdiğimizde ise ortaya çok renkli ve çok kültürlü koleksiyonlar çıkıyor. En çok da seyahat ettiğim yerlerden ilham alıyorum. Bir ülkeye gittiğimde mutlaka uğradığım iki durak var: antika pazarları ve jazz club’lar. Aldığım ilhamı ise ekibimle paylaşıyorum. O ilhamı birlikte büyütüyoruz. Araştırmalar yapıyoruz, ekibin bir bölümü bu anlamda bir görsel ve ilham taraması yapıyor, diğer taraftan da formların, renklerin, desenlerin seçimlerine geçiliyor. Sonrasında da ilk prototipler ortaya çıkmaya başlıyor.
İlk defileniz size neler hissettirdi?
Hayattaki en büyük lükslerden birinin anlaşılmak ve fark edilmek olduğunu düşünüyorum. O ilk anda yanımızda olan, bir haz duygusu inşa ederken bizi, tasarımlarımızı anlayan herkes bizim için çok kıymetli.
Siz hem çok başarılı iyi bir modacı hem de çok değerli hocalarımızdansınız, ikisine de ayrı ayrı zaman ayırmanız gerekiyor, gününüzü nasıl programlıyorsunuz?
Çok teşekkür ederim. Öncelikle harika bir ekibimiz var, her insan çok özel yeteneklere sahip. Onlarla birlikte keyifli işler yapmak, projelere imza atmak bizi çok memnun ediyor. Benim günüm ikiye bölünüyor. Sabahtan mutlaka atölyede olup, tasarım ve üretim ekibiyle birlikte çalışıyorum. Öğleden sonra Özlem Süer House’a geçerek özel konuklarımızı, seçkin servisimizle ağırlıyoruz.
Başarı listesine evliliği ve dünyalar güzeli kızınızı da eklediniz. Kızınızla verimli zaman geçirebiliyor musunuz?
Hafta içleri iş dönüşü akşam 6-9 arası kızımlayım…Pazar günü de tamamen ona ait.. Sokakları keşfetmeyi çok seviyoruz… Bazen hafta içleri akşamları da mahallemizde keşifler yapmaya bayılıyoruz.
Markanız yurt dışında hangi ülkelerde yer almaktadır?
Yurt dışında yaklaşık 150 niş ve konsept butiklerde Özlem Süer tasarımları yer almakta. Bu başarıyı da yıllardır yurtdışında sergilediğimiz performanslara ve koleksiyon prevülerine borçluyuz. Bir yıl boyunca neredeyse her ay en az bir kez özel davet, etkinlik ve gösterimler vesilesiyle ekibimizle birlikte yurtdışına çıkıyoruz. Örneğin en son “Gare de L’est” ‘A/W 17-18” koleksiyonumuzun en ihtişamlı örnekleri, Paris Fashion Week’te Hotel Scribe’de sergilendi. Yine bu yıl da önümüzdeki ay koleksiyonlarımızı ve yüksel el işçiliklerimizi Milano ve Londra gibi modanın merkezi sayılan birçok ülke üzerinden, dünyadaki önemli buyerlarla buluşturacağız.
Bundan sonra yapmak istediğiniz projeler nelerdir?
30 yıllık moda ve tasarım serüvenimizde, her sezon farklı öykülerden esinlenerek yarattığımız eşsiz koleksiyonların yanı sıra, farklı disiplinleri kavramsal bakış açısı ile sentezlediğimiz sanat enstalasyonları ile de dünya genelinde solo veya karma performanslar gerçekleştireceğiz…
Özlem Süer’e çok teşekkür ediyorum zaman ayırdığı için. Hem kendi güzel hem yüreği güzel insan. Tüm öğrencilere O’nun hayatını örnek alması gerektiğini düşünüyorum. Kendisine yaşamı boyunca ailesiyle güzel, mutlu hayat ve başarılarının devamını diliyorum.
Özlem Süer ile yapılan bu röportaj geçekten çok doyurucu oldu. Elinize, emeğinize sağlık. Sizi takip etmeye devam ediyorum 😉
ÇOK MUTLU OLDUĞUMU SÖYLEMELİYİM. TEŞEKKÜRLER AHMET BEY…