Courbet ve Burjuvazi

0
1010

Burjuva ve bohem” 19. yy’da bu iki kavram karşıt gibi görünür. Bu geç 18. yüzyıl romantizmin bir suçu ve sadece para için çalışan burjuva ve onun yoksullaşmış sanatçı mitidir.

Sanat aşkına sanat şampiyonu, Theophile Gautier, 1855’te bir notunda şöyle yazmıştır: “Burjuva isteyerek etkili bir sanatçı olmak demektir.

İşte bohem sanatçılarından biri de Gustave Courbet’tir ve bu ikincil seçilmiş hayat onda  daha açıktır, kendini daha iyi gösterir… Sanatçının rüyası, meydanlardaki burjuvalar ve onlardan etkilenmiş hizmetkarları… Yani Courbet  zengin bir ailenin çocuğu iken bohem hayatı seçmiş, burjuva kimliğini gizlemek için bir dizi maske takmıştır. Köylü rolü oynamıştır. Çünkü bu dönemde köyden kente olan göçler, sendika,  işçi hakları ve yoksulluk gibi tüm toplumsal sorunlar Romantizm’i düşler aleminden çıkararak gerçeği görebilmeyi ihtiyaç haline getirmiş ve bu dönemi yeni bir sürecin başlangıcı olan Realizm’in (Gerçekçilik) babası olmuştur.

Ornans’da Cenaze
Ornans’da Cenaze

Gustave Courbet  de içinde bulunduğu bu dönemde  sosyal düzene karşıdır bunu da doğduğu yer olan Ornans’da adını verdiği eserinde resmetmiştir; “Ornans’da Cenaze”. Bu eserinde Fransız devriminde aktif rol oynadığını hissedebiliriz. Eserinde proleterya sınıfının günlük hayatlarını burjuvalara göstermiş, ’an’ı  anlatmıştır.

Ornans’da Cenaze adlı eseri ruhban sınıfına karşı gelen hayran olduğu büyükbabasının cenazesini resmetmiştir. Cenazedeki kişiler köydeki gerçek kişilerdir. Onların derin yasını gören otoriteler bu gerçekliğin karşısında şok olmuşlardır. Çünkü o dönemde yapılan resimler ütopik, dini, kusursuz güzeli gösteren resimlerdi.

Taş Kırıcılar
Taş Kırıcılar

Eserlerini devasa boyutta yapmıştır. Bu da burjuvaziye bir tehdit gibidir adeta. Aslında otoriteler politik tehdit konusunda haklıydılar. “Taş Kırıcılar” adlı eser de insanı en ağır, en sevimsiz görevlerden ve yoksulluğu bir kader olmaktan kurtaramayan endüstrileşmiş çağa karşı yöneltilmiş bir ironiye sahiptir.

Ancak bu iki eserinin Uluslar arası sergide seçilmemiş olması onu sinirlendirir ve yan caddede (Montaigne Caddesi) kendi yaptığı derme çatma barakalarda eserlerini sergiler. Eserlerini sergileyememiş tüm sanatçıların eserlerini de sergiye alır. Bu şok edicidir.

Bu Fransız sanatında Gerçekçilik akımını başlatır.

Anarşist Proudon'un da resmini çizer.
Anarşist Proudon’un da resmini çizer.

1848’lerde tanıştıklarının arasında Anaşist Proudon’un düşüncelerinden de etkilenir. Ve onun bir resmini yapar.

1861 yılında, bir atölye açılmış ve Realizm kuramını ve pratiğini anlatması için Courbet’ye bir istek mektubu gönderilmiştir… Kendisi akademik öğretimi hep reddetmiş olması nedeniyle başta kabul etmemiştir. Sonradan (1870), öğrenciler ve öğretmenleri arasında karşılıklı yardımlaşma ve eşitlik atmosferinin hüküm süreceği, model olarak yalnızca bilindik nülerin değil, aynı zamanda bir öküz, at ve geyiğin de kullanılacağı, alışılmışın dışında, demokratik bir atölye açmaya karar verir. Ancak sadece birkaç hafta açık kalabilen bu atölye sayesinde yine de sanat öğretimi ve akademik kuruluşlar hakkındaki düşüncelerini söyleme fırsatını da yakalamış olur.

Courbet, Napolyon adına dikilen Vendome Sütunu'nun yıkılışana da katılır.
Courbet, Napolyon adına dikilen Vendome Sütunu’nun yıkılışana da katılır.

Courbet,  1871’de Komününe katılmıştır. Paris’te ayaklanmaların örgütlendiği Quartier Latin çevresindeki mekânlarda bulunmuş, eserleriyle topluma yön vermiştir. Komün sırasında kültür bakanlığının yetkisini devralan Sanat Birliği başkanlığını üstlenir. Önemli birtakım koleksiyonları yağmalanmaktan korurken, Napolyon’un zaferleri onuruna dikilmiş olan Vendome sütununun yerle bir edilmesine katılır. Ve daha sonra, Komünün yenilgiye uğramasının ardından, açılan mahkemelerde yargılanır, suçlanır ve İsviçre’ye kaçar.

Courbet, Romantik Burjuvanın beklentilerinin tersine, insan öğesinin her katmanına önem vermekteydi. Bu nedenle kendisi ve çevresi tarafından gerçek bir proletarya sanatçısı olarak kabul gördüğü belirtilebilir.

Courbet, vatanından uzakta 31 Aralık 1877 yılında hayata veda eder. Geride bıraktığı tek gerçek değişen toplum düzenine isyankâr bir şekilde yön verebileceğini düşünecek kadar cesur bir sanatçı oluşudur.