Codex Cumanicus’ta İlgi Ekinin Durumu Üzerine

0
856

Kıpçaklara, Bizans kaynaklarında Koman veya Kuman, İslam kaynaklarında Kıpçak ve Kıfçak, bölgelerine ise Deşt-i Kıpçak (=Kıpçak Bozkırı) denmiştir. Bunlar için Rus kaynaklarında Polovets terimi kullanılmıştır. (AKAR:2005) Bizans ve Latin kaynaklarında Kuman olarak adlandırılan bu topluluğu tarihi Rus kaynakları Polovets, Macarlar ise Kun olarak tanımlarlar. Bu adların ortak anlamı “sarı, sarımsı, solgun”dur. Kıpçaklar sarı saçlı olmaları sebebiyle bu ad verilmiştir. Bu Türk topluluğu İslam dünyası, Güney Kafkasların Hristiyan halkları, Moğol ve Çinlilerce (Kıpçak, Kıfçak) olarak kaydedilmiştir. Kıpçak kelimesinin etimolojisiyle ilgili kesin bir sonuca varılamamıştır.

 Müslümanlar tarafından “Kıpçak”, Avrupalılar tarafından “Kuman” diye adlandırılan kavimler birliği, sonradan birleşen iki ayrı Türk kavmidir. Türkçe yazılı kaynaklarda Kıpçak adına ilk defa 750 yılında Uygur İl İtmiş Bilge Kagan’ınŞine-Usu adlı kitabında görmekteyiz. Kumanlar 1017’de Karahıtayların zorlaması ile batıya doğru göç ederek 1050’de Doğu Avrupa’ya yerleşmiş bulunuyorlardı. Buradaki varlıklarını 1103 yılındaki Rus yenilgisine kadar sürdürdüler ve bu tarihten sonra yerlerini doğudan gelen Kıpçaklar’a terk ettiler. Böylece buraya gelen Türk boyları Kıpçak adı altında birleşti. Kuman ve Kıpçak adı da aynı halk için kullanılmaya başlandı. (ÖZKAN: 2009)

     Kıpçaklar, yaklaşık iki yüzyıl boyunca büyük bir devlet kuramamalarına rağmen Kafkaslar, Bizans ve Karadeniz’in kuzeyinde etkili olmuşlardır. Tıpkı Peçenekler gibi Rusların Karadeniz’e inmelerine kesin olarak engel olmuşlar, Kıpçak bozkırlarını Türkleştirmişlerdir.(AKAR:2005)

Ali Fehmi Karamanlıoğlu’na göre Oğuzların İran üzerinden batıya göçü gibi, Peçeneklerden sonra Kumanlar da Hazar ve Karadeniz’in kuzeyinden batıya göçe devam ettiler. Kumanları Kıpçakların takip ve takviye etmelerine rağmen, bir bakıma ana yurtla irtibat devam ettiği halde, kuzeyde İran ve Anadolu’dakilere benzer kalıcı Türk devletleri kurulamadı. Bunda büyük ölçüde coğrafya ve iklim şartlarının etkisi şartlarının etkisi olduğu söylenebilir. Anadolu, İran ve civarı nispeten derli toplu, şartları bakımından daha uygun ve en önemlisi daha önce de kurulmuş şehirleri ve yerleşik hayatı olan bir çevre idi. Bu bakımdan Oğuzların bu topraklara yerleşmesi daha kolay olmuştur. Buna mukabil sonradan “deşt-i kıpçak” (Kıpçak bozkırları) denilen çok geniş ve zor iklim şartlarına uyum sağlamaları kolay olmadı. Ukrayna, Macaristan, hatta Polonya içlerine yayılanlar Kumanya gibi yer isimleri kazandırdılar. Kıpçaklardan bugüne kalan toplama dil malzemesi Codex Cumanicus’ta Altın Orda devletinde yerleşik hayata geçildiği belirtilmektedir. (KARAMANLIOĞLU: 1994)

     Yerleşik bir devlet ve medeniyet kuramayan Kıpçaklar’dan kalma tek eser, iki yabancı millete mensup şahıs tertip edilen ve sonradan bir araya getirilen Codex Cumanicus’tur.(ÖZKAN:2009)

     Altınordu sahasındaki eski mahalli lehççeler arasında şüphesiz en mühim olanı Kıpçak-Kuman lehçesi, XIV. Yüzyılın ilk senelerine ait “Codex Cumanicus: Kuman Mecmuası” adlı mühim eser sayesinde, oldukça etraflı surette nlaşılabilmiştir. Daha Moğol istilasından evvel Hrsitiyanlık te’sirlerine ma’ruz kalmış olan Kıpçak-Kumanlar arasında Moğol istilasından sonra da “Fransisken” rahipleri tarafından Katolik propagandasına tam bir faaliyetle devam edildiği, bu eserden çıkarılabilir. İbn Battuta’nın Kırım’da ve Saray şehrinde gördüğünü bildirdiğini Hristiyan Kıpçaklar, bu propagandanın canlı delilleridir. Kısmen Ceneveli ve Venedikli, kısmen de Alman misyonerler tarafından tertip edilmiş olan bu eski mecmuanın, vaktiyle, zannolunduğu gibi “Karadeniz İtalyan ticaret merkezlerindeki tacirlere münasebette bulundukları halkın lisanını öğretmek” Mecmuanın büyük bir kısmını teşkil eden “Latince-Farsça-Kumanca” mevzulara ait bulunuyor; 2500 kadar kelimeyi ihtiva eden bu mühim lügatçeden sonra, Kuman diline ait bazı sarf ve nahiv (gramer) bilgileri, İncil’den tercümeler, bazı Katolik ilahilerinin Türkçe tercümeleri, şüphesiz Kumanlara ait birtakım darbımeseller ve bilmeceler vardır. Latin harfleriyle tespit edilmiş olan bu lisani maddelerden “savtiyat: fonetik” bakımından istifade çok münkül ise de “bünyeviyat: morfoloji” yani gramer şekilleri ve “lügat” bakımından eser pek kıymetlidir. Meşhur “Petrarca: Petrark” tarafından Venedik Cumhuriyetine hediye edilmiş kitaplar arasında bulunan bu mecmua, bugün Venedik’te “St. Marcus” kütüphanesinde bulunmaktadır. (KÖPRÜLÜ: 2004)

     XIII.-XVII. Yüzyıl Kıpçakçasının üç diyalekti vardır:

  1. Kuman Kıpçakçası
  2. Memluk Kıpçakçası
  3. Ermeni Kıpçakçası

     İlkin 1828’de müsteşrik Klaproth’un dikkatini çekerek 1880’de Kont Geza Kuun tarafından neşrolunan tarafından neşrolunan bu eser hakkında Teza, Blau, Zaleman ve bilhassa Radloff ve Bang birçok tetkikte bulunmuştur. Radloff buradaki lehçenin yani Kıpçakça’nın batı Türk lehçelerinden olduğunu iddia ettiği halde, Bang aksine onu doğu lehçelerine bağlamak fikrinde fikrinde bulunuyor. Biz, yukarıda Kıpçak lehçesinden bahsederken söylediğimiz gibi yalnız lisani değil tarihi ve etnolojik sebeplerle de Radloff’un faraziyesini tercih etmekteyiz. XIII. Yüzyılda Güney Rusya bozkırlarında yaşayan Kıpçaklar’ın lisanını ve halk edebiyatını gözteren bu eserde, mücerred mefhumlara ait epey çok Arap ve Acem kelimelerinden başka Hazarlar’dan alınmış ve Musevilik tesirerini gösteren az rastlanan bazı kelimeler, hatta Ortodoks Rus şehirlilerinden alınma birtakım isimler de vardır. Bu mecmuayı vücuda getiren misyonerler, Müslüman Türkler arasında esasen mevcut ve yaygın olan Arap ve Acem kelimelerini aldıklarından, burada onlara bol miktarda rastlanmaktadır. Rastlanmaktadır. Bu devre ait eski batı kaynaklarına göree, kanlı cenkleri takip edilen takip eden akşamlarda Kıpçak hanları ile “Batur: Bahadur”lar toplanırlar, şölen kurarlar, ozanlar ellerinde kopuzlarıyla eski ve yeni cenk destanları terennüm ederlerdi. Bu bakımdan, daha Moğol istilasından evvel zengin bir halk edebiyatına malik olduğunu bildiğimiz Kıpçak, Kumanlar’dan bize ancak ancak “Codex”de zapt edilmiş bazı darbımeseller ve bilmeceler kalmıştır. (KÖPRÜLÜ: 2004)

      Codex Cumanicus bir taraftan Türk bilinmeyen yabancılara Türkçe öğretmeye, diğer taraftan Kıpçaklar arasında Hristiyanlığı yönelik olarak hazırlanmış bir el kitabı niteliği taşımaktadır.

     Codex Cumanicus’un dil özellikleri şöyledir:

  1. /d/>/y/ değişmesi: adır- “ayırmak”, edgü “iyi”>eygi, kadgu “kaygı”>kaygı, küdegü “güvey”>küyöv, tıd- “engel olmak” >tıy, yıd- “korkmak”>yayı- vb.
  2. {Г{ düşmesi: adıġ “ayı”>ayu, arıġ “temiz”> arı, bodaġ “boya”>boya, tatıġlıġ “tatlı”, çerig “asker, ordu”>çeri, ölüg “ölü>ölü, tirig>diri>tiri vb.
  3. /ıġ/>ov,uv,u/,/ig/>/öv,üv,ü/ deüişmesi: açıġ “acı , ıstırap” açuv, arıġ “temiz”>arov, aruv, satıġ “satış”>satov, tatıġ “tad”>tatov, bitig”yazı”>bitü, tirig “hayat” >tiröv vb.
  4. /agu/>/av, ov, uv/ ve /egü//öv, üv/ değişmesi: buzaġu “buzağı”>buzav, buzov, yapıg “örtü”>yabov, küdegü “güvey”>küyöv vb.
  5. /ķ/>/ħ/ değişmesi: ıdauk eb>yih öv “kilise”, yakşı ⋲yaħşı, ak-⋲, aħ-, ogşa-⋲oħşa- “benzemek”
  6. İlgi durumu –nıŋ/-niŋ,-nıg/-nig, yükleme durumu –nı/-ni çıkma durumu durumu da –dan/-den eki ile kurulur. (TEKİN: 2014)

     Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak (Kuman) Türklerinden İtalyanlar ve Almanlar tarafından 14. Yüzyılda derlenmiş iki bölümlük bir eserdir. Yazı dilini değil, О zamanki Kıpçakların konuşma dilini, ağızlarını yansıtır. İtalyan bölümü 55 yapraktır (110 sahife) ve iki sözlük lisetsinden oluşur. Sözlükler, Latince-Farsça,Kıpçakçadır. İlk liste alfabetik, ikinci liste tematiktir (konulara göre). İtalyan bölümünde bazı gramer kuralları da verilmiştir. Alman bölümü 27 yapraktır (54 sahife). İki karışık sözlük listesi ve bazı metinlerden oluşur. Birinci liste Kıpçakça-Almanca, ikinci liste Kıpçakça-Latince sözlüktür.  Metinler İncil’den parçalar, ilahiler, bilmece ve atasözlerinden oluşur. Metinlerin Latince tercümeleri de verilmiştir.

     İtalyan ve Alman bölümlerinin imla sistemleri birbirinden farklıdır. Alman bölümü Gotik Gotik harfleriyle yazılmıştır ve kendi içinde imla tutarlılığı yoktur.

     Codex Cumanicus’un dili Tatarçe, Tatar til olarak geçer. Bu sebeplerle eski bir Tatar ağzı olarak değerlendirmek yerindedir.

Codex Cumanicus ilk olarak 1880’de Budapeşte’de Kont Geza Kuun tarafından yayımlandı. 1884’te Radloff, 1911-1919 arasında Bang, 1929 1929 T. Kowalski eserin dili üzerinde durdular. Eserin üzerindeki en geniş çalışma Annemarie von Gabain’e aittir: Fundamenta Ы’dedir ve Mehmet Akalın  Tarihi Türk Şiveleri olarak Türkçeye çevirmiştir. (ERCİLASUN:2011)

İlgi ekinin gelişimi şu şekildedir:

Etü. İlgi hali +nıŋ, CC nıŋ~+nıġ Tat. nıŋ~+nın

Eski Türkçede ilgi hali düz ünlülü ve ŋ’li keilleri kullanılırken Codex Cumanicus’ta düz ünlülü ŋ’li ve ġ’li şekilleri karşımıza çıkarken,  Kırım Tatar Türkçesinde ise ŋ’li ve n’li şekilleri kullanılmaktadır.

     Bu çalışmamızda, Codex Cumanicus’taki parçalarda ilgi ekinin durumu değerlendirilecektir. İsim Tamlamaları tespit edilerek incelenecektir. Daha sonra Kırım Tatar Türkçesinden örnekler verilecektir.

    İsim tamlamaları şu şekildedir:

4 Vaaz Parçası 59a/8-12

592/8-12

menim sözim

talaşman sözin

yékning tuzakına

6 Bilmeceler 60a/1-60b/40

2 köne suvun

5. sırma tonum

6 küymeŋ ağızı

8 kömiş bırgı

8altın bırgı

10altın başlı

12 kaçkar müzi

12 tege müzi

17 tav üstünde

18 taş araba

20 sıyır sırt

20 koy koŋaçı

24 bagır çanak

41 altın tovram

44 sete tübü

9 Meleğin Çobana Mesih’i Müjdelemesi 61b/1-11

teŋerniŋ yarlıkı

13 İsa Mesih ve azizlerden alıntılarla Tanrı Sevgisi 61b/12-21

kristusnuŋ tanıkı

anıŋ buyruħın

seniŋ köŋlüŋni

seniŋ köŋlüŋ

senin tirikiŋ

seninŋ

senin sagınçıŋ

teŋeri katı

16 Azizlerden Günahları İtiraf ve Tövbe Çağrısı 62b/25-63a/25

kensi ağızı

öz yazuħın

kénsi yazukın

teŋeri öŋünde

kénsi yazuhın

kénsi yazuħın

kénsi yazuhın

séniŋ canıŋa

sénin agrħın

séniŋ yazuħın

17 Havari Paulus’un Ekmek-Şarap Ayini ile İlgili Vaaz 63a/26-35

kensi agızına

18 Kutsal Cuma Günü Vaazı63a/36-63b/26

kristusnuŋ kınların dağın ölümün

dagı yaŋagına

20 Melekten Meryem’e Sesleniş 63b/33-35

séniŋ köksüŋde

On Emir 66b/1-10

teŋrinin atı

26. Sözler В 66b/1-22

öz özümden

27 Ave Maria: Selam cennetin kapısı 69a/1-72b/10

1 tirilikniŋ agaçı

1 bagrımıznıŋ tımarı

8 kökni yérni yarattaçı

8 barçalarnı ékerksindeçi

9 ölümniŋ kabakından

11 kimniŋ sözlemeki

12 kümişniŋ avazı

12 kimniŋ tuvganı

12 közimizniŋ yarığı

14 kimniŋ termesinde

15 kimiŋ mireti

15 sövmekliginin tuzağı

16 kimniŋ tili

18 kimniŋ kertegi

19 kimniŋ kurbanını

20 ħanlık daşını

22 yesus kristusnıŋ boyını

26 cehannıŋ téŋizine

27 kimniŋ kovatı

28 üniŋ organanı

28 anıŋ anası

30 yüz yarkınında

31 anıŋ sözi

31 ten işisiz

35 aş tınnı

36 uruħlarŋ

36 tın aşını

39 kristus anasına

39 töreniŋ tügeli

40 öz öz aŋında

42 yarıħnıŋ anası

44 ħatunlarnıŋ  daş

45 kérmen menü ħannıŋ

47 yarılgamaknıŋ anası

48 kimniŋ sözlegeni

48 gönüldeki sagınçı

50 kiminiŋ totakları

50 tın azıħı

50 teŋri sözi

51 ave er

51 zeytin ağaçga

53 öz bavursakın

55 könülük avalı

55 oguluŋ öçin

56 méŋi ħannıŋ ovlı

56 méni ısraelniŋ teŋrisi

57 kimniŋ ogulı

57 kimniŋ yarıħı

58 yéri arılarnıŋ

59 teŋri sözi

62 arılarnıŋ kovançı friştelerniŋ

64 hava sıgıtın

65 tavlarnıŋ tavı

65 taş tavga

66 öz öziŋ

70 kimniŋ oŋ kolını

71 kökniŋ körki

71 dünyeniŋ  tireki

71 ölümniŋ müzin

72 algış yeri

73 emiŋç yéri

73 é yüzüni

73 sion kögisiŋ

74 béy ténrini

74 méŋü yıllarnı

75 ave téŋrinin kaznası

76 ave yesusnıŋ anasına

28 İlahi İsa Bizim Kurtarıcımız  72b/11-73a/5

1 söyüşliħniŋ tutturukımız

3 tamu kabakını

29 İlahi: İsa Bizim Kurtarıcımız 72b/11/73a/5

2 öz özeninden

4 er yazuħı

6 dünya yazuħın

30 Bir Cümle

teŋrisi toprak

31 İlahi: Azizlerin umudu

arıħlarnıŋ küsençi

tuşman yékni

32 İlahi: Kralın Nişanları Çıksın 74a:1-16

hannıŋ alamları

ħannıŋ kanı çiçekleri

anıŋ yemişi

8 haç öze

33 İznik-İstanbul İman Açıklaması  74b:1-19

teŋrinin yalnuz tuvgan ovlı

hanlıħınıŋ uçu

yazıklarnıŋ boşatmagına

kopmaklıkın dagı

34 Notalı İlahi: Hatırlasam Mübarek Kanını

2 kök ħanı

11 kökniŋ nurı

11 öz yartımın

11 kértek éşikini

37 İsa Mesih’in Tekrar Dirileceğine Dair Vaaz

uçmaknıŋ tınçına

     Sonuç olarak, ilgi eki Kıpçak Türkçesinin bir özelliği olarak –nıŋ, -ıŋ şeklinde kullanımlar mevcuttur. Eser üzerinde yapılacak daha detaylı çalışmalar, Kıpçak Türkçesinin özelliklerini incelememizde bize büyük yarar sağlayacaktır.

KAYNAKÇA

ARGUNŞAH, Mustafa, GÜNER, Galip, Codex Cumanicus, Kesit Yayınları, İstanbul, 2015

ÖZKAN, Mustafa, Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2009

AKAR, Ali, Türk Dili Tarihi, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2005

TEKİN, Talat, ÖLMEZ, Mehmet, Türk Dilleri, Bilgesu Yayıncılık, Ankara, 2014

ERCİLASUN, Ahmet Bican, Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2011

AKALIN, Mehmet,  Tarihi Türk Şiveleri, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1079

KÖPRÜLÜ, M. Fuat, Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004

KARAMANLIOĞLU, Ali Fehmi, Türk Dili Nereden Geliyor Nereye Gidiyor, Beşir Kitabevi, İstanbul, 2007

ECKMANN, Janos, Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine araştırmalar, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011

KÖSOĞLU, Nevzat, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler Tarihin Türk Asırları 2, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2012

KÖSOĞLU, Nevzat, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler Kültür, Tarih ve Türk Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2012

PAYLAŞ
Önceki İçerikTürkiye’nin En Genç Caz Pianisti Hakan Başar
Sonraki İçerikKatarsis
Dilara Pınar Arıç
26 Mayıs 1990'da İstanbul'da doğdu. Lisans öğrenimini Fatih Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı'nda burslu olarak gördü. Yüksek lisans çalışmasını Trakya Üniversitesi'nde Sünbülî Sinan'ın Menasik-i Hac adlı eseri üzerine tamamladı. İngilizce, İspanyolca bilmektedir. İnsomnia'nın Saati ve Gülümse Hayata adlı iki kitabı vardır.