Gırnata, yani günümüzde bilinen adıyla klarnet, nefesli sazlardan tarihi 19. yüzyıla uzanan ve birçok çeşidi bulunan bir enstrümandır. Gerek ülkemizde gerekse tüm dünyada, özellikle de Avrupa’nın belli kentlerinde, bu enstrüman düğün ve eğlencelerde saz ekiplerinin vazgeçilmezi olmuş; ses genişliği 4 oktava kadar çıkabildiğinden birçok şarkının çalınabilmesi ve tınısıyla hemen herkesi etkileyebilmesi özellikleriyle müzik dünyasında yerini korumayı bilmiştir.
Klarnetin Avrupa’da, özellikle de Fransızların ellerinde şekillendiği ve ilk çıkış noktasının Şalümo (Chalumeau) denilen bir enstrüman olduğu söylense de, bazı araştırmacılara göre Şalümo’nun Latince küçük kamış anlamına gelen “Calamus”tan türediği şeklindeki görüş klarnetin doğuşu konusunda tam ve kesin bir bilgiye ulaşma konusunu zorlaştırmaktadır. Her nerede doğmuş olursa olsun, klarnet günümüz dünyasında gerek orkestraların, gerekse hemen her müzik grubunun vazgeçilmezleri arasındadır.
Türkiye’de klarnet, darbuka, tef ya da zil denilince ise akla gelen bu enstrümanları çalan ve aslında tüm dünyaya yayılmış bulunan çingenelerdir. Tüm dünyaya yayılan bu göçebe halk, türlü teorilere dayandırılan geçmişlerine karşın hep en bilindik özellikleriyle birlikte anılır; müzisyen ve eğlenceli kimlikleri. Rivayete göre yeni doğan bir çingene çocuğu kızsa dansöz kıyafeti, erkekse ailede yani kendi orkestralarında eksik olan bir enstrüman yatağına bırakılırmış ve çocuk bu oyuncaklarıyla büyür, ailesine ekmek parası getirmek için çalışırmış.
Türkiye’de klarnet denilince ise akla gelmesi gereken ilk isim Mustafa Kandıralı olmalıdır. Zira kendisi dünyaca ünlü bir müzisyen olup, Amerika’da konser turu gerçekleştirmiş ve ünlü müzisyen Louis Armstrong ile beraber çalmış tek Türk klarnet üstadıdır. Ancak reddedilemeyecek bir gerçek olarak da ülkemizde klarnetin sevdirilmesi ve hak ettiği yere yaklaşması Hüsnü Şenlendirici ve Serkan Çağrı’nın çabalarıyla gerçekleşmiştir. Ne olursa olsun klarnet gerek Türk makamındaki yeri gerekse insanda uyandırdığı derin duygularla çingenelerin dilindeki o ahengini hiçbir zaman yitirmeyecektir.