Yine çıkmazların kafamda bolca olduğu bir gün… İşten çıktığımda eve uğradım,yarım saatim vardı servisin kalkmasına duş alıp hemen çıktım. Durağa vardığımda servis gelmemişti henüz servisi beklerken Aslıyı aradım biraz kendime geleyim diye.Aslı iyi bir kadındı tabi ki bu boktan çıkmaz sokakları merak etmediği sürece.En azından bence.Sonuç olarak benim gibi bir adamı her halinde yanında olup ve onu düzeltmek,toplamak zor olsa gerek.Konuşma süremiz uzadı servis geldi,servise bindim.O ara annem defalarca aramış Aslıyla konuşmamız bittiğinde açtım telefonu.Biraz yerine gelmiş moralimi alıp, “Burada yeri iyi degil, iyi görünmüyor”dercesine alıp başka bir yere koydu bildiğiniz.
Hayat gerçekten çıkmaz sokaklardan ibaretti.Yola girenler yolun bittiği yerde bir başka yol başlayacakmış gibi heyecan doluydu.Ama degil başlamıyordu, başlamamalıydı da.
Hayat ya da yaşam.Siz kendinizi hangi bölümde görüyorsanız,bilirsiniz hayat ve yaşam aslında farklı anlamlar içeren iki sesteş kelime olma potansiyeline sahiplerdir.Birbirlerine delicesine aşık olup,zıt düşünceleri yüzünden sevişemeyen fakat birbirlerine olan sevgileri tüm dünyaya yetecek cinsten bir ilişki olarak tanımlayabilirim bunu…Yaşam her varlık için vardı, nesneldi. Fakat hayat özneldi. Ya da öyle olması gerekiyordu ama oldu mu tabi ki olmadı, onuda beceremedik…
Çıkmaz sokak konumuza geri döndüğümüzde ne anlatmak istediğimi tam olarak anladınız mı bilmiyorum?Biraz düşündürmek istemiştim sizleri sadece…Bu yazıyı bitirdiğinizde sakince doğrulup, hayat ve haşam arasındaki o ince çizgide kaldığınız yerden yolunuza devam etmenizi istiyorum… Teşekkür ederim.