Çanakkale İçinde…

0
150
Çanakkale İçinde...

Çanakkale’ye yolunuz düşerse eğer ister kara yoluyla isterse deniz yoluyla uğramadan geçemeyeceğiniz bir alandır şehitlik tepesi ve abide… Gelibolu yarımadasının her bir karış toprağında, üzerine basarken içinizin titrediği, koca yürekli gencecik fidanların kanı, sizi sarar içine çeker, onları selamlamadan geçemezsiniz. Kemiklerinin sızısını yüreklerinizde hissedersiniz… Vatanına canını veren tıbbiyeli, mekteb-i sultaniyeli talebelerin, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli futbolcuların ve Anadolu’dan gelmiş onca pırıl pırıl genç evladın ateşi söndürür içinizdeki tatil isteğini…

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.” diyebilen bir millet Çanakkale’de destanlar yazmıştır.

Çekip gidemezsiniz öyle sıradan bir yol gibi, ‘Geçilmeyen Çanakkale’den… Tatil kokunuza ara verirsiniz niyetiniz yoksa bile, bütün planlarınızı değiştirirsiniz. Giremezsiniz denizine şehitliği ziyaret etmeden önce… Atamazsınız mavi sularında kulaçlarınızı uğramadan Anzer koyuna, Anafartalara ve yüz binlerin yattığı bu topraklara…

Abide

Alfabetik sırada yazılmıştır yurdun dört bucağından gelmiş şehitlerimizin illeri… Her bir ilden kaç şehit verildiği… Adları sanları kalmıştır bir tek, ama onlar birer isimden ibaret değildirler… Oluk gibi akan kana canlarını seve seve feda eden, gençliğinin baharında kardelen gibi direnen vatanseverlerdir…

Şehitlik

Şehitliğe son yıllarda yapılan bir anıt eşlik etmektedir. Ağaçların altında serinlikte, gölgede onlar ebedi istirahatlerindeyken, ziyaretçiler kendi illerinden verdikleri şehitlerin adlarını okurlar… Birer birer ecdadlarını anarlar. Orada yatar dedeleri, dedelerinin dedeleri bu vatan için bir destan yazmışlardır çünkü… Sessizce okunur Fatihalar, gözlerde damla damla yaşlar, saygı ile yad başlar…

Gelibolu yarım adasının tamamı bir mezarlıktır, adeta doğal bir müze alanıdır. Milli Parktır. Bütün köyleri, al bayrakla donanmıştır. Köylüler birer rehber gibi sizinle sohbete başlar ve dilden dile aktarılır hikayeler.

 

 



Bigalı Köyü

Bigalı köyü Atamızın kaldığı evin bulunduğu köydür. Harekatı buradan yönetmiştir Atamız… Atalarından kalan eşyaları, anılarını korumuşlardır, büyük bir minnetle… Küçüçük bir müzeleri bile vardır. Mermi kovanlarından, çanak çömleğe, asker kıyafetlerine, paralara, çeşit çeşit silahlara rastlamak olasıdır bu müzede. Otantikliğini korumuş, çok şirin, insanları canı yakın bir köydür Bigalı… Her evde bayrak asıldır. Nineler sokaklarında yöresel malzemeler satarlar… Oturup sizinle sohbete dalarlar.

Atamızın kaldığı ev müze haline getirilmiştir. Onun kullandığı eşyalar, yattığı yatak, giysileri hep saklanmıştır. Savaşın ne koşullarda kazanıldığına dair önemli ip uçları verir bu ayrıntılar…

Atatürk’ün kaldığı ev

Askerin kuru bir lokma ekmek ile, üzüm hoşafı içtiği kap kaçağı gördüğümüzde yüreklerimizin bir kez daha dağlandığını hissederiz. Komutanlarıyla stratejik kararları aldığı bu küçücük evde, atamızın yattığı yatağa bakıp, içtiği su testisine dokunup ağlamak isteriz.

Sofra

O koca koca mermileri taşıyan kollar şuncacık tayınla mı doydular diye geçiririz içimizden. Mucizenin gücüne inanır, bir kez daha utanırız halimizden… 215 kg olduğu söylenen mermiyi taşıyan Seyit Onbaşının heykeli karşında dura kalır. Selam veririz bu koca yiğide, bütün yiğitlerimize. Boşuna verilmez doğan erkek çocuklarına bu isim. Türk milleti, kadını erkeği genci yaşlısıyla yiğittir çünkü…

Seyit Onbaşı Heykeli

“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i. Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?  ‘ Gömelim gel seni tarihe’ desem sığmazsın”

diyen Mehmet Akif’in mısraları çınlar kulaklarımızda… Çanakkale Şehitlerine yazdığı bu destansı şiiri yaşarız bu toprakları adımlarken adeta…

Ruhları şad olsun !

“Dur Yolcu Bilmeden Bastığın Bu Toprak Bir Devrin Battığı Yerdir.”