Çağla’nın Bavulu-1

0
67

Merdivenlerden inerken bir uğultu işitiverdi.

Hemen koştu.

Kapıyı açtı.

En yakın arkadaşı Sinem’di.

Sinem uzun kumral saçları, sade görünümüyle dikkat çekiciydi.

Gözleri kahve, yanakları şeftali tonlarında allık sürülmüş gibiydi.

“Bugün sinemaya gidelim mi?”

“Tamam. Ama hangi filme?”

“Özgürlük Yolunda.”

“Süper. Hemen hazırlanıyorum.”

Beş dakika sonra aşağıya hızla iniverdi.

Arkadaşının koluna girdi.

Yolda yürümeye başladı.

Kolunda saati, elinde çantası, boynunda fuları yolda salına salına yürümekteydi.

Birden elinden çantası düştü.

“Aman.” dedi.

Eğilip aldı.

Doğruldu.

Bir taksi geldi ve bacaklarına çamur sıçrattı.

Adı Çağla’ydı.

Birden oracıkta yığılıverdi.

Arkadaşı eline bir mendil verip silmesini önerdi.

Mendili aldı, sildi.

Tüm mendiller bitene kadar o çamur yok olmamıştı.

Sonunda, silinmişti.

Ayağa kalktı.

Her şeye rağmen yürümeye devam etti.

Bir taksi çağırdılar.

Bindiler.

Uzaklaştılar.

Alışveriş merkezine geldiklerinde araç durdu.

İçeri girerken ayakkabısının topuğu birden kırıldı.

Ayakkabıları pembeydi.

Sendeleye sendeleye içeri girdi.

X-Ray cihazından içeri girdi.

Ayakkabı dükkanlarından birine yavaşça, kimseye çaktırmadan yürüdü.

Gözleriyle pembe ayakkabıları araştırdı.

Bir ayakkabıya denk geldi.

Pembe olması gerekliydi.

Simli olması bir şeyi değiştirmezdi elbette ancak babet olsa da yeterliydi.

37 numarasını istedi.

Satıcı babetleri getirdi.

Denedi.

Tam uymuştu.

Dışarıda bekleyen arkadaşına gösterdi.

“Süper.”

“Bence de.”

İçeri girdi.

Parasını ödediği gibi sinemaya koştular.

Koltuklara oturmadan önce mısır ve soda aldılar.

Koltuklarına oturdular.

Filmi seyretmeye başladılar.

Film üç saat kadar sürüyordu.

Bitince dışarı gülümseyerek çıktılar.

Mutlu sonlu filmleri seven insanlar aslında verdikleri kayıplarla birlikte zafer elde edenlerdir.

Mutlu sonlar hep özel anlar değildir.

Aslında olayların dinginliğe ulaştığı anlardır.

Olaylar biter ve hayat kaldığı yerden devam eder.

Aslında hayat dediğimiz şey de budur.

Mutlu sonlar olmaz ancak mutlu anlar vardır.

Küçük mutluluk anları.

Hayal kırıklıklarıyla geçen bir hayatın aslında birer küçük anısından ibarettir mutluluk.

İnsan her zaman gülemez.

Her zaman da ağlayamaz.

Ancak sevgi ile birleşirse hayatta mutluluk ortaya çıkar.

Zaferle noktalandığındaysa hayatta aslında dediğimiz şey budur.

“Özgürlük Yolunda çok şey öğretti bana.”

“Bence de.”

Daha sonra bir kafeye gittiler.

Birer espresso içtiler.

Yürüyerek eve doğru geldiler.

“Kendine iyi bak.”

“Sen de.”

Hızla evden içeriye girdi.

Bir gün daha bitti.

PAYLAŞ
Önceki İçerikErdem Dergisinin 11. Sayısı Çıktı
Sonraki İçerikAldırma
Dilara Pınar Arıç
26 Mayıs 1990'da İstanbul'da doğdu. Lisans öğrenimini Fatih Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı'nda burslu olarak gördü. Yüksek lisans çalışmasını Trakya Üniversitesi'nde Sünbülî Sinan'ın Menasik-i Hac adlı eseri üzerine tamamladı. İngilizce, İspanyolca bilmektedir. İnsomnia'nın Saati ve Gülümse Hayata adlı iki kitabı vardır.