Bir anneler günü yazısı yazmalıyım dedim kendime. Ama nasıl, nereden başlamalıydı? Düşündüm biraz. Bu sıradan bir anneler günü yazısı olmamalıydı, klişelerin altında ezilmemeliydi.
O yüzden ben bu yazıda onları anlatmaya karar verdim: Benim 3 annemi… Evet, evet yanlış duymadınız benim 3 annem var. Yoo, babam çok eşli falan değil. Hatta tam tersi annemden önce ölmeyi isteyecek kadar annemi çok sevmiş bir adamdır babam.
Ama benim 3 annem var. Ben, birbirinden farklı 3 muhteşem kadınla büyüdüm. İstedim ki bu yazıda insanlar biraz onları tanısın. Belki bir farkındalık yaratırım.
Size bahsedeceğim ilk kadın büyük yengem yani büyük abimin eşi. Öylesine büyük bir aşkla evlenmişler ki ne yengemin Kürt olması, ne de yengemin abimden büyük olması bu aşkı engellememiş. İnatla sahip çıktıkları aşk, öyle sahiciydi ki yengemi kaybettiğimiz 2014 yılının kasımında hala abimin ona yazdığı mektupların tamamını sakladığını gördük. 1970 yılında nikahlanan ve 2014 yılına kadar kesintisiz devam eden bir aşk… Bana göre tam bir mucize.
Yengem, çok güzel ve bakımlı bir kadındı ve ben bu kadınla çokça didişirdim. Makyaj yapmama sinir olurdu. Ne zaman ruj sürsem kendimi palyaçoya benzetir ve “Olmuyor yenge, ısrar etme.” der eklerdim: “Yenge niye erkekler makyaj yapmıyor?” Ama yengem asla pes etmezdi. Etmedi de ama beceremedi de! Ondan asla pes etmemeyi, mertliği ve yürekli olmayı öğrendim. Teşekkür ederim.
Şimdi bahsedeceğim ikinci kadın yine bir yengem. Hayatım boyunca en sevdiğim erkek olan ve 1999 yılında ALS’den kaybettiğimiz abimin eşi. Bütün çingeneliklerimden nasibini almış ama susmuş, bütün çilelerimi çekmiş, ne zaman okuldan gelsem önüme o muhteşem salatalarını, kurabiyelerini koymuş, sabırlı, her dem pozitif bir kadın. Bugünlerde “Emekli olup gidiyorum bu ellerden.” derken “Hey küçük hanım, ben senin anneliğinden daha emekli oldum bak abin de gitti seni bir yerlere göndermem.” diyen kadın. Ondan sabrı, sevginin emek olduğunu, pozitif düşünmeyi öğrendim. Teşekkür ederim.
Ve Annem… Beni otuz sekiz yaşında inatla doğuran, doğururken ölümü göze alan bir Yörük kadını, annem... İnsan 86 yaşında hâlâ bu kadar zeki, bu kadar güçlü, bu kadar dimdik olabilir mi? Hem de oğlunu, gelini ve eşini kaybetmiş bir kadın olarak? Olabiliyor işte! Annem kadar zeki olduğumu düşünmüyorum ama ben onun kızıyım, güçlüyüm ve bu güç genlerimde var. Teşekkür ederim.
Onlar benim Amazonlarım. Onlara hayatımın anlamını borçluyum ve biliyorum doğurmakla anne olunmuyor. Annelik biraz emek, biraz cesaret, çokça sevgi ve bir tutam aşk. Böylesi tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.