Bir sabah uyanıp baktığımda güneşin hala tepede, aynanın karşısında gördüğüm suretin dinç henüz çizgilerden haritalar oluşmamış olduğunu farkettiğimde umudumu boşuna mı kaybediyorum diye düşündüm. Bu zamana kadar kendim için ne yaptım, en son ne zaman kendimi mutlu ettim, kendimi sevdim, en son ne zaman birine içimi döktüm. Çok insan dinledim, çok sıkıntıya yara bandı oldum ama hiç kendi yarama pansuman yapmadığımı hatırladım. Bu hayattan kazanımım ne oldu, neleri kaybederken umutlarımın da enkazını gördüm. Düşündükçe hayatta yaptıklarımın değil de yapamadıklarımın pişmanlığını yaşadım. Her hata başka bir kapı araladı hayatımda. Kiminden ders aldım kimileri hala uslandıramadı. Ne çok şey ertelemişim kısacık ömrümde dedim kendi kendime… Başkalarının mutluluğu için kendi mutluluğumu, başkalarının idealleri için kendi isteklerimi… Velhasıl hayatımı ertelemişim. Elimden kayıp gitmeye yakın tutmalıyım dedim kenarından, köşesinden hayatımı. Daha fazla elimden kaçıramam, kaçırdıkça uzaklaşıyor siluet halini alıyor sanki.Kendimden uzaklaşıyorum. Aynaya baktığımda gördüğüm yüz bana ait evet ama başkaları için yaşayan bir bana ait. Ait olduğum ruh, beden başkalarının tekelinde olmamalı artık. Ertelemek yok, bugün var.Başkası yok ben varım.İpler benim elimdeyse yarın diye bir şey yok. Ertelemiyorum en çok da kendim için… Bundan böyle kum saati benim lehime işliyor. Hoşgeldin yeni ben… Ne çok ertelenmiştik değil mi?
gerçekleşeceğinden emin olarak istersek…