Şimdi elbette suçu bu güzeller güzeli, kadim şehre atmayacağım… Ama yorgunum… Zihnen, fikren, madden ve manen… İliklerime kadar yorgunum…
Haklarını yemek istemem ( ki bilen bilir en korktuğum şeydir hak yemek ) benden daha çok çalışan, daha çok yorulan, daha büyük dertleri olan ve çeşitli sağlık sorunları olan insanlar var-vardır… Elimden geldiğince, bütün sene el uzatmaya da çalıştım ihtiyacı olana…
Memleketin hiç ateşi düşmeyen gündemleri, siyasetin tozlu, bulutlu, kasvetli yansımaları, iş hayatının olmazsa olmaz gündelik mini kaosları, aile hayatının olmazsa hiç olmaz mini mini kaosları , sosyal medyayı babasının malı gibi kullanan, özgürlük adı altında ağzına burnuna her tür pisliği rahatça alabilen garip tayfa, özellikle bahar aylarında yüksek enerji hattına dönüşen zıpır öğrencilerim, ha bitti ha bitecek derken birçok detay ile defalarca düzenlediğimiz çocuk kitabı projemiz, arada kendini gösteren sağlık sorunları, sevdiklerimizin destek bekleyen dertleri, en az benim kadar kafası karışık olan havalar, masraflar masraflar, büyük masraflar, çok masraflar, hep masraflar …
Siz söyleyin şimdi; Yorgun olmakta haklı değil miyim? Haklıyım tabi… Çok haklıyım hem de… Tabi, uçak biletlerinin uçuk çıkartacak yükseklikte olması ve bizim tatil planının biraz ( benden dolayı ) geç belirlenmiş olması sebebiyle, günlerce geceler araba kullanacağım… Allah kısmet eder de kazasız belasız ulaşırsak iner inmez kumsala kendimi atacağım… Akşam haberlerine çıkma olasılığım yüksek haberiniz olsun…
‘’Herhangi bir koruyucu önlem almadan, kumsalda akşama dek uyuyan adam itfaiye revirine kaldırıldı…’’
Allah korusun…
Neyse ben kaçar… Elbette akşam vakitleri deniz seyrinde bir şeyler karalarsam bu köşeden sizlerle paylaşırım…
Haydi Eyvallah…