Kitabı satın almak ifadesi garip gelir bana. Satın aldım demeyi sindiremem kendime. Satın almak kolay mı? O çok fazla eder aslında geyiği değil. Satın alınacak kitap KPSS, İngilizce öğrenme setlerine uyacak bir tabirdir diye düşünürüm. Öyle ya, satın al işini gör sonra ver başkasına işi bitince. Kitap satın alınmamalı sadece alınmalı.
Hani işiniz bitmiş olur bazen dışarıda gezerken. Yapacağınızı yapmış, alacağınızı almışsınızdır. Saate bakarsınız daha vaktiniz vardır. Dolanmak istersiniz biraz daha. Bazen ayaklarınız sizi bildiğiniz bir kitapçıya götürür. Veya çok iyi bilmediğiniz bir yerlerde gezinirken görüverirsiniz bir kitapçıyı. Bir zincir mağaza, sahaf da olabilir, sıradan gibi görünen ama ruhu olan bir kitapçı da.
Dalarsınız içeri hemen sevgiliyi görmüş gibi. İçeride olan insanlara bakmak ilk anda aklınıza gelmez. Raflara ilişir bir süre. Sonra yerlerde yığılı duran kitaplara bakarsınız. Gözleriniz kategorileri ararken en azından yeni çıkanlara veya çok satanlara bakarken bulursunuz kendinizi. Akılınızın bir köşesinde bir yerlerde okuduğunuz listeler gelir. Bir kaçını alır yoklarsınız elinizle. Almaya niyetiniz yoktur. Sonra vazgeçersiniz. Daha okunacak gerekenler vardır aklınızda.
İçeride birilerine bir yazarın bir kitabını sorarsınız. Uzun süredir almayı ertelediğiniz. O birileri önde siz arkasında bulursunuz kitabı. Çok iyi biliyorsunuzdur kitabı. Açar bakarsınız harflerine, baskı kalitesine. Ön sözü okumanıza gerek yoktur. Henüz okumamış olsanız da okumuş kadar bilgi sahibisinizdir. Arkasını çevirirsiniz yazıları okumak için değil. Fiyatına odaklanırsınız. Bir kez daha erteleyeceksinizdir. Bahane ararsınız o an. Yerine koyarken hemen yanında ön yüzü görünecek şekilde konulmuş bir kitap size, siz de ona bakarsınız. Yazarını tanımazsınız. Hızlıca bir arkasına bir önüne sonra tekrar arkasına bakarsınız. Yazılanı okursunuz. Yazar için Alman denmişse Brecht gelir aklınıza, İngiliz ise belki de Moore gelir. Aa Çek miş? Neruda’ da Çek’ di değil mi? Bu adam da Fransız-mış. Stendhal tamam da, bunu tanımıyorum dersiniz. Birkaç satır daha okursunuz. Bir cümle, kısacık bir cümle sizi çeker. Öyle işte beni anlatıyor türünden değil. Basit, düz ve özlem-siz. Başka kitapları da vardır o yazarın aynı yerde. Gülümsersiniz yerine bırakırken.
Uzaklaşırsınız o raflardan. Daha ileri gidersiniz gezinmek, başka kitapla bulmak umuduyla. Aklınız bir yandan az önce baktığınız ve duymadığınız yazarın kitabındadır. Dolanırsınız ve yine aynı rafa gelirsiniz. Tekrar alıp bakarsınız ve yeniden okursunuz arkasını. Kalın sayılmaz aslında dersiniz. Alsam mı ki? Minik bir düşünme payı yaratırsınız kendinize. Olmadı oturursunuz oracıkta üstelik yere. Vazgeçer tekrar yerine bırakırsınız.
Mağaza veya dükkândan çıkmadan gözleriniz raflarda gezinir adımlarınız çıkışa doğru ilerliyordur. Bahane arar düşünceleriniz. Ne kadardı fiyatı? Bakmamışsınızdır oysa. Hızlı adımlarla aynı kitaba üçüncü kez gidersiniz. Fiyatı da çok değil alsam mı? Ya ne var alayım bence güzel bir kitap. Çeker alırsınız yerinden o kitabı. Kasaya gelirsiniz ve satın alıyorum demezsiniz alıyorum dersiniz ve alırsınız.
Gece zaman yaratıp okumaya başlarsınız. Çektikçe çekmeye başlar sizi. Okurken bile birkaç kez yazarın ve kitabın adına bakarsınız. Bitirebilirseniz o akşam bitirdiniz yoksa bir sonraki güne kalır. Ancak her iki durumda da internetten araştırırsınız yazarı. Diğer kitapları daha çok ilginizi çekmeye başlar.
Birkaç gün sonra en yakın kitapçıya gidersiniz. Elinizde bir listeyle aynı yazarın birkaç kitabını hiç düşünmeden almak için oradasınızdır. Kitapçı sorar hangi yazar? Kimi zaman Zweig olur kimi zaman Hemingway. KPSS kitabı değil ki satın alasınız. Kitap almaya geldim dersiniz.