Gidelim buralardan… Ne bileyim işte kimsenin bizi bulamayacağı yerlere gidelim mesela, ya da atların yüzebildiği yerlere gidelim ama gerçekten yüzebildiği denizlerin derinliklerine kadar inebilen atlar olmalı gittiğimiz yerde yoksa o atlar neye yarar. Çocukların hiç büyümedikleri yerlere gidelim mesela, hiç büyümesin çocuklar hep çocuk kalsınlar, şimdi meraklı gibi soracaksın “iyi de çocuk dediğin nasıl büyümez? yani çocuk kaç yaşında büyümüş olur ki?” ben de hemen soracağını önceden biliyormuş gibi cevap vereceğim, içi büyümesin çocukların temiz kalsınlar, küçük şeylerden mutlu olsunlar, büyükler bir zamanlar çocuk olduklarını unuttukları zaman büyümüş olurlar işte. Paraya önem vermesin çocuklar ya da bir dakika paraya önem verilmeyen yerlere gidelim biz ama sadece ikimiz başkaları gelmesin sen seversin kalabalık olmayı, sıra sıra gezmeyi ama ben seni severim. Senle olmayı baş başa kalmayı daha çok severim. Sana bakmayı, seni izlemeyi, yemek yiyişini, kahve içişini, bakışlarını, duruşunu, çikolata gözlerini… Neyse, ne diyordum gidelim buralardan baş başa olduğumuz yerlere gidelim mesela, ya da balıkların uçabildiği yerlere gidelim ama gökyüzünün sonlarına kadar uçabilsinler. Ne var canım uçsun işte balıklar ne olmuş. En güzeli insanların sustuğu yerlere gidelim biz. Gerçekten en güzeli bu, düşünsene kimse konuşmuyor sadece hayvanların sesleri, yaprak hışırtıları, dalga vuruşları, belki bir piyano sesi ama insan sesi yok, konuşma sesleri, gülme sesleri, bağırma sesleri, kavga sesleri hiç biri yok. Araba sesleri de olmasın. İnsanlar yürüsün yürüyün canım ne olacak eskiden araba mı varmış hem doğa da kirlenmez o iğrenç egzoz gazlarınızdan kurtuluruz. Araba dediysem sadece araba değil taşıtların hiç biri olmasın arabalar, motosikletler, vapurlar, uçaklar hiç biri olmasın hayat daha güzel olur belki.. Savaşların olmadığı yerlere gidelim, kimsenin kimseyi öldürmediği ya da öldürmek zorunda kalmadığı yerlere gidelim, bombaların patlamadığı, en önemlisi de masumların ölmediği yerlere gidelim. Ne çok gidelim dedim bence biz gerçekten gidelim. Peki, yanımıza ne alalım. Bir koli çikolata olsun ya da iki mi olsa? Senin için de kitap alalım birden fazla sayıda ama benim okumam için, sen benim sana kitap okumamı daha çok seversin bilirim. Okurum ben sana kitap, en çokta ben okurken dizime uzanıp saçlarımla oynamanı severdim bende. Bunu sana hiç söylemedim ne bileyim söylemedim işte. Kaç kitap alsak acaba sen kitap almaya bayılırsın seversin kokularını, kapaklarını, yazılarını, düşüncelerini bende en çok okumayı severim. O özenle düzenlediğin kitaplığında yüzlerce kitap vardı her zaman tozlarını alıp düzenleyip tekrar koyardın raflarına ben de sana öyle olur mu hiç diye çıkışmıştım, kitap bu okunmadan olur mu? Kitaplığına dünya sığdırmışsın okumadan olmaz düzenleme kitaplarını bırak kendi yerlerini kendileri seçsinler, bırak tozlansınlar tozlu raflardan al oku kitaplarını her kitap yeni bir dünya aç yeni dünyaların kapılarını demiştim. Bir şey dememiştin gülmüştün sadece zaten hep gülerdin benim sözlerime ne güzel de gülerdin içim giderdi bazen sırf yeniden gül diye saçma sapan konuşurdum yeniden gül de içim gitsin yeniden gül de içim ısınsın günüm güzel geçsin diye, o günden sonra karışmadın kitaplığına. Hep ben dokundum o kitaplığına. Sen kitaplar aldın ben de sana okudum o kitapları.
Kitapların nasıl? Benden başkası dokunmaz onlara dokundurtmazsın bilirim. Hadi gel eskiye dönelim yemek yapalım yine seninle. Sen benim zorumla salata yap yine, ben de o sevdiğin tavuklu yemekten yapayım. Sonra beraber sosunu hazırlayalım tavuğun. Ben bütün işlerimi konuşa konuşa yapayım sen de sadece bana gül, zaten dedim ya sırf sen bir kere daha gül diye ben saçmalarım. Sonra sofrayı hazırlayalım sen o sevdiğin yeşil mavi çizgili cam bardağını al ben de öylesine sıradan bir bardak, önemli değildi benim ne de ne içtiğim ne de ne yediğim önemli olan sendin senin varlığını kendi varlığımla azaltamazdım ben yapamazdım bunu. Sonra oturalım karşılıklı sarı ve mor çiçekli masamızda, senin sevdiğin yemeği yiyelim. Sadece senin sevdiğin şeyleri yapalım istiyorum ben. Eve geç geldiğinde yemek hazır olsun masada ya da sabah uyandığında şekersiz kahven beyaz bardağında hazır olsun. Bütün yemekler sadece senin sevdiklerin olsun, bütün çiçekler sadece senin kokladıkların olsun, bütün kahveler şekersiz ve beyaz bardakta içilsin ya da bunların hepsinin böyle olmasından vazgeçip hepsinin sadece sana özel kalmasını mı sağlasam? Evet evet hepsi sana özel kalmalı kimse senin yaptıklarını yapmamalı kimse senin gibi olmamalı kimse kahvesini şekersiz ve beyaz bardakta içmemeli bunlar sana ait başkasının olmamalı sevgilim.
Son Not: Bir dizi de duymuştum adını hatırlamıyorum bilirsin unutkanlık biz de aile geleneği. Dizi de adam kadına “bir inanışa göre söylediğimiz her cümle, her kelime yani ağzımızdan çıkan her harf sonsuza kadar yankılanırmış yani ben sana Seni Seviyorum dersem bu sonsuza kadar yankılanır ve ben sana sonsuza kadar Seni Seviyorum demiş olurum” demişti. Şimdi ben de sana söylüyorum “Seni Seviyorum.”