Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 8

0
131
Bir Çocuğun Gözünden Hayat

Hiçbirimiz bir şey anlamadık olanlardan. Sude’nin babasını neden götürmüştü polisler? Annesi niye hiçbir tepki vermedi? Babam neden olayı anlayışla karşılayıp yanında gitti? Sanırım olanları bilmeyen tek biz vardık. Bana sarılmasıyla birlikte ağlamaya başlayan Sude, hala gözyaşlarını bitirememişti. Saatler ilerliyor, Gece koyulaşıyordu. Ne bir haber vardı babamdan ne de bir gelen. Sabaha kadar oturduk salonda. Ne benim gözüme uyku girdi ne de Sude’nin gözyaşı dindi. Hiç unutamayacağım bir geceyi yaşamış oluyordum. Aklıma hiç gelmedi sorular sormak. Korkuyordum çünkü. Ya çok kötü cevaplar alırsam diye korkuyordum.

Kapı zilinin çalmasıyla irkildim. Tam hafiften uykuya giriş yapacaktım ki olmadı. Uyumuş olan Sude’yi yavaşça yatırıp kapıya yöneldim. Sabah olmuş, kuşlar ötüyordu. İlk defa bu kadar yorgun görüyordum babamı. Bitkin bir halde girdi eve. Salonda herkesin uyukladığını görünce biraz sevinir gibi oldu. Yavaşça odaya yönelirken Sude’nin annesinin gözleri açıldı. Hemen fırlayıp “ İhsan nerede?” diye ilk sorusunu sormuş oldu. Devamı da gelecekti belli ki. Babam hiç zorlamadan içeriye davet etti. Girdikleri odada konuşacaklardı. Durum vahim gibi geldi gözüme. Sanki saniyeler geçmiyordu. Hareketsiz bekliyordum salonun ortasında. Nefes almak bile gelmiyordu içimden. Karşımda Sude’nin güzel yüzü… Yanında tuhaf bir şekilde uyuyakalmış annem. Ne yapmalıydım bu can sıkıcı ortamda. Odanın kapısı hafif aralandı. Sude’nin annesini kucağına almış bir şekilde çıktı babam. “Onur, dış kapıyı aç” diye fısıldadı sadece. Açtığım kapıdan çıktılar. Baygın bir haldeydi sanırım. Babamın anlattıklarına dayanamadı galiba kadıncağız. Hastaneye gittikleri son anda söylemişti babam zaten. Kapıyı kapattıktan sonra arkamı dönmem ile birlikte Sude ile göz göze geldik. “Anneme ne oldu? Babam nerede?” diye başladı sorulara. Cevabını bilmediğim sorulardı bunlar. Konuşamadım. Yapamadım. Yine olmadı gibi. Yaklaşıp sarıldım sadece. Yanında olduğumu bilmesini istemiştim. Uyanan anneme de gördüklerimi anlattım. Hiç beklemediğim tepkileri veriyordu. Bu kadar soğukkanlı olması beni hem şaşırtmış hem de korkutmuştu. Kapıya gelen Akop ile Mert’i de geri gönderdim. Kimseyi görmek gelmiyordu içimden. Konuşmak da istemedim. Sadece beklemek zormuş. Neyi beklediğini bilmemek ise daha zor. Annemin hazırladıklarından birkaç lokma yedik Sude ile. Sonra geçtik cam kenarına. Babasını bekliyordu galiba. Belki de annesini. Hangisinin daha önce gelmesini isterdi acaba? Saatler geçti, hava karardı. Rüzgâr savuruyordu çaresiz ağaçların çiçekli yapraklarını. Bir de etrafa koşuşturan insanlar vardı gördüğümüz. Yağmurun yağacağını anlamışlardı. Pencerenin camı ıslanmaya da başladı. Artık göremiyorduk dışarıyı. Yine canı sıkılmıştı anlaşılan. “of” diye dile getirdi içinde çektiği sıkıntıları. Perde ile kapattım ıslanmış olan camı. Yardım etmek istiyordum ama ne çare.

“Tak tak” sesleriyle inledik bir an. Birisi kapıyı çalıyordu. Bu çalmak değil yumruklamak bence. Öldüresiye vuruyordu kapıya. Anneme telaşlı gözlerle bakarken Sude, koşarak kapıyı açtı. Sırılsıklam olmuş bir şekilde içeri girdi adam. Babasını tanımış olacak ki hemen atladı kucağına. Sude’nin babası İhsan, adım adım bana doğru yaklaşıp “ Alçak baban nerede” diye bağırdı. Sorusunun cevapsız kalmasına rağmen birkaç kere daha tekrarladı. Ne demekti ki bu? Anlamadım. Anlamıyordum artık. Anlamak da istemedim.

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 1

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 2

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 3

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 4

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 5

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 6

Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 7