Rüzgar ılık ılık esiyor, bazen nefes almayı güçleştiriyordu. Üzerindeki pikeyi bile istemedi. Kalktı pencereden dışarı baktı, deniz şıpırdıyordu, aldırmadı, içeri dönüp klimayı açtı, içi dışı serinlerdi böylece. Üzerinde, etrafında hiçbir şey istemiyordu. Oysa hava nasıl olursa olsun sımsıkı sarılıp uyumaz mıydı ona ? Olsun şimdi istemiyordu. Yatağa uzanıp bir şeyler okumaya başladı arada kısa konuşmalar yapıyorlardı o kadar. Sinirleniyorlardı birbirlerine belli etmeden. Ne konuştuklarını bile anlamıyorlardı aslında anlatmıyorlardı, sadece kaçıyorlardı gerçek cevaplardan gerçek hikayeden yaşadıkları anları bir hikaye yazarının kurmaca metnine dönüştürmüşlerdi ve bu rahatsız edici hal iç gıcıklıyordu ve sürekli tedirginlik yaşatıyordu.’’ Acaba beni bırakır mı? Yok bana kıyamaz.’’ Öyle bir kıyar ki göreceksin.
Yarı çıplak halde uzandı yatağa, klimaya rağmen içi serinlememişti, yalnızca uzun bir uyku istiyordu.’’ İyi geceler. ’’Sırtını döndü, uyumaya çalışıyordu ki ensesinde sıcak bir nefes hissetti. Alkolün etkisidir deyip önemsemedi derken gittikçe sertleşen dokunuşlar başladı. Hayır dedikçe üzerine geliyordu. Allahım çıldırmış olmalıydı. Biz denen şey bu değildi. Biz olduysalar da tam da şimdi yok olmak üzereydiler.’’ Buna katlanabilir miyim? Yok yok olmaz olmaz.’’
Sesini çıkarmadan bekledi. Rüzgar gibi ağladı, deniz gibi damladı ama sesi çıkmadı. Biz olacaklardı sabretmeliydi. Kasıkları morarıncaya dek sabretti. Artık o istediği uzun uykuyu uyuyabilirdi, uyumadı. Yanında arkasını döner dönmez uyuyan ve horuldamaya başlayan adama dikkatlice baktı. Sessizce kalktı yataktan, banyoya gitti aynaya baktı uzun uzun. Sonra bir an aynanın önündeki tıraş bıçağına ilişti gözü ona da uzun uzun baktı ve eline alıp saçlarını kesmeye başladı bir yandan ağlıyor bir yandan kesiyordu. Upuzun, pırıl pırıl, dümdüz saçları vardı hani onun da çok sevdiği, okşarken kendinden geçtiği. Hani yoktu işte. İşini bitirdi zafer kazanmış bir edayla gülümsedi, cezalandırıyordu onu. Ne demişti’’ Benim de içimde böyle bir hayvan varmış işte yıllardır. Şimdi ortaya çıktı.’’ sonra derin uykuya dalmıştı. Her şey bu kadar basitti. ‘’Bir an, bir eylem ve uyku. Yani yarı ölüm.’’
Sessizce giyindi, otel odasından çıktı. Cırcırböceklerinin sesi ve sincap tıkırtısından başka bir şey duyulmuyordu. İçecek bir şeyler alıp sahildeki şezlonglardan birine oturdu. Ay ışığında seçebildiği kadar etrafında gezinen kedileri görebiliyordu o kadar Bağıra bağıra şarkı söyledi, içti, ağladı.’’ Ne olacaktı şimdi?’’ Her aynaya baktığında bu geceyi hatırlayacaktı…
Yavaş yavaş gün ilk ışıklarını göstermeye başladı alı, moru, yeşili, kuş sesleriyle birlikte aman ne güzel bir sabahtı. Bir an boşta bulunup elini saçına attı, kısacıktı. Oysa banyonun zeminini kaplıyordu saçları ve kıvrılmış yatan koskocaman bir kedi kadardı son baktığında.
Güneş gözünü acıtmaya başlamıştı. Etrafı bulanık görüyordu, kalktı, bir an sendeledi derken toparlandı ve yürümeye başladı. İskelenin ucuna geldiğinde dizlerinin üzerine çöktü ve suda kendini gördü. Saçları hiç fena sayılmazdı uzun uzun baktı kendine eliyle bir iki havalandırdı gerçekten iyi görünüyordu. Kendisini seyrederken birden arkasında bir gölge belirdi, o gelmişti. Eğildi sımsıkı sarıldı acıyordu ona oysa acınacak bir hali yoktu. Ona doğru döndü, yüzünü elledi uzun uzun, ezberinde olduğundan farklı gölgeler vardı yüzünde. Neden? Dün geceden beri ne değişmişti? ‘’Biz’’ dedi ‘’dün gece öldük’’ kulağına eğilip.’’ Sen öldürdün’’ ve cebinden çıkardığı tıraş bıçağıyla şah damarını kesti. ‘’İşte yeniden gerçek biz olduk. ‘’fısıldadı. ‘’Bir an, bir eylem, tam uyku.’’