Artık fark ettiniz mi kimse kimsenin yüzüne bakmıyor? Hem ne gerek var yüze bakmaya gözlere bakmaya kirpiklere bakmaya falan. Önce arkamızdan başlıyoruz bir birimize bakmaya. Mesela yüzünden tanıyamadıklarımı artık instagramda poposundan tanır hale geldim.
*************
Popolar artık bizim kimliğimiz haline geldi.
Şöyle dar bir kot. Çok güzel tamam, şimdi hafifçe arkanı dön güzel bir kimlik fotosu çekelim sana. Çıkıt!
Çok güzel oldu!
Bu popoyla güzel bir referans sağladın. Beğeniler, takipler başlar yakında reklamda alırsın bebeğim.
Ballı lokma tatlısı aman hadi hayırlısı.
Beynini geliştirmene gerek kalmadı!
Bak kot reklamına bile en popülerini koymuşlar kimse kızın yüzündeki makyajın oturmadığını hatta yüzün makyaj bile tutmadığını annesinin makyaj malzemeleriyle makyaj yapan 6 yaşındaki çocuklara benzediğinin farkında değil. Birde dondurma reklamı çekmiş inceden tamam işte. Özeneceğin kişiyi buldun.
************
Tımarhaneden sesleniyorum!
Bir insan ne zaman utanır? Ya da artık acaba utanmak, aymaz, doymaz, ahlaksız ve “insan olmak” deyiminin içeriğinden uzak yeni bir canlı türü mü ortaya çıktı da bizim haberimiz yok? Bazı siyasetçilerimizin İsviçreli bilim adamları tarafından incelenirse çok değişik sonuçlar elde edileceğini düşünüyorum. Mesela “insan” demeyiz de başka bir isim koyabiliriz bu yeni türe…
Ne fatih sultan Mehmet Bizans’tan, ne Atatürk İngilizlerden alırken bu kadar zorlanmamıştır İstanbul’u. Çünkü karşılarındaki kişiler en azından “insan” türünde canlılardı.
Yeni türün adını bende bilmiyorum. Kimlerin eline kaldı İstanbul kimlerin eline kaldı Türkiye?
*********
“Her şey çok güzel olacak”
Adamda peygamber sabrı var ben olsam cinnet geçirmiştim. Hoş zaten evde belli aralıklarla histeri krizlerine giriyorum. Böyle bir şey yok yapılan onca haksızlığa, yalana yanlışa ve adeta faşizmin en kalın çizgileriyle imzalanan kararlara rağmen Sayın Ekrem İmamoğlu’nun sakin istikrarlı, hala ve hala barışçıl, etik, demokrasiye uygun tavrı takdire şayan! Her halde başka bir siyasetçi olsa çok daha farklı yolları denerdi. Atatürk’ün “Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim isteyip de yapamayacağım bir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem. Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim. Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.” Sözleri ister istemez aklıma geliyor. Bakınız yanılmamayı ummakla birlikte bu ülkenin Rönesans’ını başlatmış oldular. Hırs ve kibirin tıpkı Stendal’ın Kırmızı ve Siyah’ında Julien’e yaptıkları gibi insanın sonunu getirdiğinin güzel bir uzun metraj filmini izlemeye başladık sanırım. Şayet bu film farklı sonuçlanırsa yönetmen olan halk onu tekrar çekmeyi de mutlaka deneyecek ve başaracaktır. Zira başka Türkiye yoktur. İmamoğlu’ndan başka başkanda yoktur!