Başkanın Öldürüldüğü Gün adlı eserde Enver Sedat döneminde yaşanılan bir aşk hikâyesi merkezdedir. Bu hikâyenin ekseninde Mısır’ın toplumsal, siyasal, ekonomik ve psikolojik durumu başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Mısır’ın özlemle anılan Lideri Cemal Abdülnasır ile günün lideri Enver Sedat’ın zaman zaman kıyaslandığını da görmekteyiz. Eseri daha iyi anlayabilmek için yazar Necip Mahfuz hakkında kısa bir bilgi vermenin daha sağlıklı olacağını düşünmekteyiz. Necip Mahfuz, yazı hayatına, 1928’de Selame Musa’nın çıkardığı el-Mecelle el-Cedide dergisinde yayımladığı yazıları ve öykülerle başlamıştır. Değişik kurumlarda çalışan Mahfuz, en son Kültür Bakanlığında müsteşar olarak görev yapmıştır. 1971’de söz konusu görevinden emekli olmasından sonra, el-Ahram gazetesinde yazar olarak çalışmıştır. Enver Sedat’ın İsrail ile yaptığı barış antlaşmasında verdiği açık destekten dolayı inanılmaz bir tepki almıştır. Arap ülkelerinde kitapları yasaklanmıştır. Ancak buna rağmen 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü almayı başarmıştır. 1989 yılında Mısırlı köktendinci Ömer Abdülrahman tarafından hakkında ölüm fetvası çıkartılan Mahfuz, 1994 yılında Kahire’deki evinin önünde bıçaklı saldırıya uğramıştır. 2006 yılında vefat etmiştir.
Başkanın Öldürüldüğü Gün hikâyesini kısaca özetlemek gerekirse; Randa isimli bir kız ile Elvan isimli gencin yaşadığı bir aşk hikâyesidir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz nedeniyle evlenemeyen bu genç çift, toplumsal baskılara dayanamayıp ayrılık kararı alır. Bu ayrılık kararında Elvan’ın zayıflığının etkisinin yanında toplumun doğru kabul ettiği değerlerinde şüphesiz etkisi vardır. Aşkını unutup gerçekçi bir bakış açısıyla davranmaya başlayan Randa, zengin olan Enver ile evlenir ancak kısa sürede boşanır. Çünkü Enver, evlilikten sonra toplumun istediği bir adam haline gelmiştir. Maddiyatçı ve çıkarcı olan Enver için Randa sadece bir “ortak” olmuştur. Randa’dan sadece eve gelen misafirleri ağırlamasını ister. Burada yazar, toplumun duygusuz ve sadece maddiyata önem veren bir hale gelmesini sert bir şekilde eleştirmektedir. Diğer tarafta aşkından vazgeçen Elvan, para için kendisini yaşlı bir dul olan Gülistan’a satmaktan son anda vazgeçmiştir. Eserin iki ölümle bitmesi toplumun sabrının son noktaya geldiğini de belirten bir ayrıntıdır.
Başkanın Öldürüldüğü Gün’de 1929 yılından başlayarak Enver Sedat dönemine kadar olan toplumsal değişim anlatılmıştır. Eser Elvan, Randa ve Elvan’ın dedesinin yer aldığı bölümlerden oluşmaktadır. Elvan ve Randa’nın bölümlerinde olayın geçtiği zaman(Enver Sedat Dönemi) anlatılırken Elvan’ın dedesi Muhteşim Seyid’in bölümlerinde geriye dönüş tekniğinin kullanıldığını görmekteyiz. Bu bölümlerde hem siyasi olaylar anlatılmış hem de toplumun olayları algılayış ve yorumlayış biçimleri anlatılmıştır.
Hikâyenin geçtiği zamandaki toplum yapısı “infitah” kavramıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Hemen her olay bu kavram üzerinden açıklanmıştır. Bizde toplumu incelemek için “infitah öncesi” ve “infitah sonrası” olarak ikiye ayırmada yarar görüyoruz.
İnfitah Öncesi Toplum
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu zamana ait olaylar Muhteşim Seyid’in hatıralarında bulunmaktadır. Kronolojik olarak gidersek ilk hatıra gelen kişi Mısır’ın önemli devlet adamı Said Zaglül Paşa’dır. Mısır’ın bağımsızlık mücadelesi verdiği yılları adeta destan olarak anlatılmıştır. Birkaç yerde özlemle anılan Paşa’nın İngilizlere karşı başlattığı isyanın önemli olduğu vurgulanmıştır. 1919 isyanının başarısız olarak okulda anlatılması çok sert bir şekilde eleştirilmiştir.
Daha sonra “Devrim” olarak bahsedilen olaya toplumun nasıl baktığı anlatılmaktadır. Cemal Abdülnasır’ın önderliğinde “Hür Subaylar Hareketi’nin yaptığı Mısır Devrimi’nin toplum tarafından desteklendiği görülmektedir. Milliyetçi subayların İngilizlere karşı vermiş olduğu bağımsızlık mücadelesi olarak görülmüştür. Hikâyenin kahramanı Elvan’ın babasının devrimi alkışladığı ayrıntısının verilmesi toplumun temsilcisi olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Kral’ın tahtan indirilmesi ve Cumhuriyet’in gelmesiyle büyük bir umutlanmanın başladığı anlatılmıştır.
Anlatılan ve belki de üzerinde en çok durulan olay ise 1967 Haziran’ı olarak ifade edilmiştir. Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki altı gün savaşları Mısır için büyük bir yıkım olmuştur. İsrail, Mısır’ın bütün savaş uçaklarını üç saat gibi kısa bir sürede imha etmiştir. Bu olayın Mısır toplumu nezdinde çok etkili ve yıkıcı olduğu yazarın başarılı anlatımıyla aşikâr bir duruma gelmiştir. Mısır halkının çok sevdiği lider Cemal Abdülnasır’ın bütün imajı bu olay ile yıkılmıştır. Bunun ötesinde toplumun kendisine olan güveni sarsılmış ve büyük bir çöküntüye girmiştir. Elvan, bütün her şeyden kuşku duymasının nedeni olarak bu olayı göstermiştir. Burada Elvan’ı bir temsilci olarak kabul edersek bütün toplumun kuşkucu olmasına neden olan bir olaydan bahsedebiliriz. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki bu kadar ağır bir yenilginin sorumlusu olan Cemal Abdülnasır, toplum tarafından hala sevilmeye devam etmiştir. Ölümünden sonra da özlem ile anılan bir lider olmuştur. Hatta Elvan, Abdülnasır hakkında “taptığım” lider olarak bahsetmiştir. Abdülnasır’ın kuşkusuz bu kadar sevilmesi mücadeleci, milliyetçi kişiliği ile ilgili olsa gerek.
İnfitah Sonrası Toplum
Abdülnasır’ın ölümünden sonra başa geçen kişi Enver Sedat olmuştur. Enver Sedat’ın uygulamaya koyduğu “infitah” politikası eserin başından sonuna kadar kendisini göstermektedir. Esere geçmeden önce infitah politikası hakkında kısa bir bilgi vermenin doğru olacağını düşünmekteyiz. Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın 1970’li yıllarda uygulamaya başladığı bir dizi reform arasında ekonomide devlet sektörünün ağırlığını kaldırıp özel sektöre ve serbest piyasa ekonomisine kapı açan politikasıdır. Bu uygulama ile Batı, Mısır piyasasına hâkim olunca 1977 yılında milyonlarca Mısırlı sokaklara dökülüp protesto gösterilerine başlamıştır. Bunun sonucunda devlet, temel gıda maddelerindeki devlet sübvansiyonunu geri çektiğini açıklamıştır.
Bu politikaların topluma çok büyük zararı olduğunun anlatılmasının yanında yazarında çok sert eleştirileri vardır. Zaten hikâyenin kahramanlarının evlenmesindeki en önemli etken bu politikadır. “infitah” sebebiyle halk fakirleşmiş ve üretim durmuştur. “infitah canavarı” ifadesinden de anlaşılacağı gibi adeta ülkeyi sömürge toplumun sadece ekonomik açıdan etkilenmemesine neden olur. Toplumun ekonomik açının yanından psikolojik açıdan da perişan hale düştüğü vurgulanır.
Yazar Necip Mahfuz, infitah dönemindeki toplumun durumunu anlatırken hemen hemen hiç olumlu sıfat kullanmamıştır. Ümitsiz, umutsuz, perişan, fakir, bitkin bir toplumdan bahsetmiştir. “Göçmen” olmak için bile uygun olmayan bir kalabalık mevcuttur. Bu kararsız, isteksiz, özgüvensiz kalabalığın ne yapacağı bilinmemektedir. Yazara göre birileri cebini doldururken toplum sadece sabır göstermektedir. Orta sınıf ailelerin çocukları olan Elvan ve Randa’da durumun düzelmesini bekleyenlerden sadece ikisidir. Onlarda başlık parası, düğün, çeyiz ve yaşayacakları ev için ülke ekonomisinin düzelmesini beklemektedirler. Yani toplumun yaptığı tek eylem olarak yazar “bekleme”yi göstermiştir.
Siyasi olayların toplumu etkilemesi dışında toplumların yarattığı unsurlarında hikâyeyi etkilediği görülmektedir. Elvan ile Randa’nın ekonomik nedenler ile bir türlü evlenememesi aileler için büyük sıkıntıya dönüşür. Randa’nın annesi Zeynep’in baskılarıyla bir anda aşıklar ayrılmak zorunda kalır. Ancak bu ayrılığın altında daha önemli bir neden vardır. Randa’nın “evde kalacak olması”. Mısır toplumu için bir kızın evde kalması çok kötü bir durum olarak algılanmaktadır. İyi-kötü bir evlilik yapması daha doğru olarak kabul edilir. Bu sebeple Randa, hızlı bir şekilde zengin bir koca ile evlendirilmeye çalışılır. Enver ile yaptığı mutsuz evlilik çok uzun sürmez. Bu boşanma ile yazar, toplumda kabul edilen bu inancın yanlış olduğunu anlatmıştır. Diğer taraftan Randa’nın ayrılık süresince yaptığı toplumsal tespitin de önemli olduğunu düşünmekteyim. Randa’ya göre insanların ayrılmalarını istemesinin nedeni kendilerinin mutsuz olmasıdır. Mutsuz insanlar herkesin mutsuz olmasını ister. O yüzden bu aşka bütün toplum karşıdır. Bir çiftin mutluluğu herkes için bir tehdit olarak algılanacaktı. Burada randa üzerinden yazarın yaptığı toplumsal eleştirinin hem psikolojik yönden hem de sosyolojik yönden haklılık payı vardır. Mutsuz olan bir toplum için bir kişinin bile mutlu olması dikkat çeker ve düşman olarak algılanır.