İnternette vakit öldürürken sıkça gözüme sokulan, reklamlarında geçilmeyen kişisel özelliklere odaklı anketler ve testler son zamanlarda pek ilgi görüyor. Küçükten büyüğe çevremde bu akıma kapılmayan yok gibi. İnsanın gününe espiri katan bu popüler testlerde hangi hayvansınız, hangi nesnesiniz ,efendim en çok hangi ünlü kişisine benziyorsunuz? ya da hangi tarihi karaktersiniz benzeri sorulann yanıtları aranıyor. Test içinde sorulan sorulara karşılık gelen şıklardan size uygun olanı seçip, kendinize dair birbirinden enteresan tahmini sonuçlara varıyorsunuz. Mesela kimimiz gonca bahçesinde bir gül iken, bir test sonra sinsi bir yılansınız, ve bahtınıza ne çıkarsa boyun eğeceksiniz. Bir keresinde bende deneyip ne kadar çılgınsınız testini çözmüştüm. Sonuç; koskaca boingi Ankara asfaltına indiren Vecihi.
Yine neyin peşindesin? derseniz; insanların bu testlerde aradığı yanıtları hiç bu işlere bulaşmadan bulmaya karar verdim.Sordum kendime. Başka bir varlık olarak hayat bulsaydım benim hikayem nasıl olurdu? Nereyi yuva beller, neleri yaşardım? Hayal etmek ekmekten bile ucuzken bu fırsatı sizin huzurunuzda değerlendireyim istedim.
Daha önce fantastik rüyalarımı anlatmıştım hatırlarsanız. Batman serisi izlerken koltukta sızınca, rüyalarımda damdan dama süzüldüğümü yazmıştım.Peki şimdi gerçek bir kuş olup, kanat çırptığımı hayal etmeme kimmiş engel olacak? Yüksekten korkan ben, gökyüzünün en tepesine ok gibi fırlasam ne tutabilir ki beni?
Ben bir göçmen kuşum ve şu an yaz mevsiminde, Akdeniz’deyim. Kışın gelince sıcak memleketlere göçmeyi heycanla bekliyorum. İlk uzun yolculuğum olacak. Hava çok sıcak olduğu için ağaç gölgelerine sığınıyor,durmadan su ve yiyecek arıyorum.Birikintilerden içtiğim suyun tadına henüz alışamadım.Yükseklik korkum hafifledikçe daha hızlı süzülüyorum da, rotayı tutturamadığım zamanlar oluyor. Narin bir bedenim, koyu yeşil tüylerim,yüzüme biraz büyük gelen gagam, kara parlak gözlerim var. Güneye göçmeden önce iyice beslenip, güçlenmem lazım. Karşımdaki korulukta kırmızı kırmızı parlayan yuvarlak toplar…Hemen oraya uçuyorum. Bu kırmızı şeyler her ne ise lezzetli görünüyorlar. Hemen bir tanesini çekiştirip yemeye başlıyorum. Sonra bir diğerini ve fazla mal göz çıkarmaz diyip bir diğerini. Karnım doyduğuna göre buradan ayrılabilirim. Keyfim o kadar yerinde, o kadar özgürüm ki durmadan ötmek istiyorum. İstiyorum da sesim niye çıkmıyor. Tekrar deniyorum, yok olmuyor, ben ötemiyorum. Endişeliyim. İçimden Doğa Anama sesleniyorum. O da duymuyor beni. Nefes alamıyorum sanki. Bu sis nereden çıktı şimdi? Çok yorgunum,daha fazla dayanamayacağım. Havada kendimi boşluğa bırakıyorum ve şiddetle yere çakılıyorum. Koru sahibinin ilaçladığı kırmızı toplar canımı alıyor ve şimdi merakına yenik, ömrü elma çekirdeği ölü bir kuşum öyle mi? Hoşçakal kuşum Aylin.
Bu hüsran son beni hayal etmekten vazmı geçirecek? sandınız. Pes edip,moral bozmamalı. Göklerden bir hayır görmedim madem, bu sefer ayaklarım yere bassın. Sokak kedisiyim. Soğuk ve yağmurlu havalarda sığındım müstakil bir evin bahcesi var. Ev sahibi kadın keyfi gelince güzel yiyecekler atıyor bana. Portakal diye sesleniyor bazen.Tepesi de attı mı küfürü basıp kovuyor beni. Yarı aç, yarı tokum. Bugün keyfim o kadar yerindeki kuyruğumu sallamadan duramıyorum. Yukarı mahalleyi arşınlıyorum ki az ileride eskiden (kedi olmadan önce) bahçemizde beslediğim kedilerden biri. Adı Reşat. Kafası büyük, bolca açık sarı tüylü ve her zamanki gibi pasaklı. Ona doğru koşar adımlarla yaklaşıyorum ki, birden suratıma pençe atıyor nankör kedi. Nasıl tanımaz beni? Besle kargayı oysun gözünü! Hemen uzaklaşmalıyım. Yoksa pençe vurmakla kalmayacak,canımı okuyacak. Bu can sıkıcı hadiseyi unutup güneşin tadını çıkarmalıyım. Sokaklarda gezerken sağda solda duran çöplere kafamı gömüyorum. Bazı seslere kulak veriyorum. Pati seslerine benziyor.Bu iğrenç koku da nedir böyle?, diyip çöpten kaldırıyorum başımı. Mahallenin köpekleri ile göz gözeyiz. Anlaşıldı, yerde de göktede huzur yok.
-Koş Portakal koş, canını kurtar!
Hemen gördüğüm ilk ağaca çıkıyorum. Ağacın önünde havlayıp, bekliyorlar. Elbet gideceklerdir. Onca hareketten sonra artık sakin bir hayat istiyorum. Kedilikten istifamı arz ederim.
Yorgunluk atmalı.. Durağan bir şeylerde karar kıldım. Bir esnaf lokantasında eski bir sandalyeydim ben, ta ki doksan kiloluk Veysel amca poposunu üstüme koyana kadar. Gazını çıkarır mı dersiniz? Yok canım yapmaz ortalık yerde diyordum ki, artık çok geç. Sandalye diyip küçümsemeyin, yiğit işi yıllarca o kadar ağırlığı üstünde taşımak.
Şimdi uygulamalı testimin sonucunu açıklıyorum; bir şarkı sözü der ki başkası olma, kendin ol. Öyle çok daha güzelsin.