Ayarsız Dergisi 40. Sayısı

0
96
Ayarsız Dergisi 40. Sayısı

Ayarsız dergisi 40. sayısıyla okuyucularının karşısında. Derginin kapağında 3 Haziran’da ölen Nazım Hikmet’in dizelerine yer verilmiş, arka kapakta ise Kafka var. Her ay dergi ile birlikte ücretsiz poster hediye eden Ayarsız’ın bu ay arkalı önlü olarak verilen posterin bir tarafında Cemil Meriç, diğer tarafında ise Küçük Prens yer alıyor.

Ayarsız’ın Haziran sayısı usta şair Hakan İlhan Kurt’un, üstad Abdürrahim Karakoç’a ithaf ettiği şiirle açılıyor. Yanında ise son dönemin ilgi gören genç yeteneklerinden Bleda Yaman bir şiiriyle yer alıyor. “İki Yüz”, Veysel Gökberk Manga’nın hayli ilginç hikâyesinin başlığı, yoğun alt metinli hikâyeler kaleme alan Manga bu sefer; “Siz elden ele gezdirirsiniz beni ve ben bu yolla hükmederim size.” diyerek okuyucuyu pek yormuyor. Kubilay Kavak, Ayarsız ailesinin mensubu Yayın Kurulu Üyesi Süleyman Mümin Bulut’un ardından bir yazı kaleme alarak otuz seneyi bulan dostluğun hülasasını yapıyor, hüzünlü bir “Veda Değil Hoşça Kal Yazısı”.

Ayarsız, muadili dergilerin aksine pek çok yeni şaire yer veriyor sayfalarında Sevdanur Ertürk de yeni isimlerden biri, güzel bir sesi var şiirinin, bakalım ileriki sayılarda da kendisine rastlayacak mıyız? Hande Çoban “Her şarkının bir yazılış hikâyesi var, biz henüz o hikâyeyi bilmesek bile.” cümlesiyle başlayan “126” isimli hikâyesiyle, Mustafa Atalay “Estetik Cinayet”yazısıyla dergide yerini alan isimlerdenAyarsız’ın dikkat çeken hikâyecilerdenMerve Sevde Selvi“Yol”isimli hikâyesiyle tekrar, birkaç aydır görünmüyordu, derginin sayfalarındaki yerini almışGeçtiğimiz aylarda Ötüken Neşriyat’tan hikâye kitabı çıkan Kübra Pehlivan,“Erdemli Şehrin Yolcuları”başlıklı yazısıyla bizi yine tarihin güzel anlarından birine götürüyor. Usta romancı Metin Savaş bu ayki yazısında edebiyat sohbetlerine gittiği çocuklarla aralarında geçen komik diyalogları kaleme almış. Lavinya Öz, J. L. Borges – A. B. Casares’in “Bir Fantezi Sonucu” isimli masalından yola çıkarak kendi masalını anlatıyor. Serap Kılınçoğlu,“Gecenin zifiri karanlığına yıldızlar saç küçüğüm.” diyerek başlayan çok güzel bir bayram yazısı kaleme almış, hemen sonraki sayfada ise Savaşkan İlmak “Kırkını Devirmiş Biri Niye Şiir Yazar?” diye sormuş ve kendi şiir yazma sebebini şiir gibi bir anlatımla izah etmiş: “Şiirle iç içe oldukça, okudukça ve yazdıkça, beğenmediğim bir dünya içinde kendi dünyamı, kendi sırça köşkümü, kendi fildişi kulemi, kendi sabun baloncuğumu büyüttüğümü sanıyorum.”

Ahmet Balcı bazen şiirle bazen denemeyle bazen de hikâyeyle Ayarsız sayfalarında gördüğümüz genç bir kalem; “Times New Roman’la yazılmasın adlarınız mezar taşlarınıza” dizesiyle biten bir şiirle yer almış bu sefer derginin Haziran sayısında. Sanat tarihçisi akademisyen Başak Burcu Eke ise geçtiğimiz ay yangın faciası yaşanan iki tarihî esere, Notre Dame Katedrali ve Tebriz Çarşısı’na değinerek tarihi eserlere hangi nazarla bakmamız gerektiğini tartışıyor yazısında. Ayarsız’ın usta şairlerinden Ahmet Afşın Efkarlıoğlu “Tutsak” isimli şiiri ile bu ay dergideki yerini alırken, Ahmet Turan Tiryaki bu ayki hikâyesinde çocuk istismarına dikkat çekiyor ve bu iç karartan vahşete, pornografik pedofili unsurlarına yer vermeden de dikkat çekilebileceğinin örneğini sergiliyor. Adnan İslamoğulları, “İhtimal Cinayetleri” başlıklı yazısında bir reddedişin hayat verdiği ihtimalleri anlatıyor. Mustafa Oğuz Bayat ise, “Rina Nay” başlıklı denemesinde Enver Paşa sevgisini abartanlara hayli sert eleştiriler getiriyor.

Kara Kütüphane isimli köşesinden Ayarsız okurlarının tanıdığı Tamer Sağcan birkaç aydır absürt hikâyeler ile okuyucunun karşısında. “Yedinci Günün Sonu” başlıklı bu ayki hikâyesinde Sağcan, Tankut isimli birinin zamanı tuttuğunu iddia ediyor. Kim bilir belki de doğrudur. Göktürk Ömer Çakır bazen Ayarsız’ın sayfalarını not düştüğü bir takvim yaprağı gibi kullanıyor. İşte o yazılardan biriyle karşımızda fakat insan kişisel gibi görünen bu yazıyı bile okurken keyif alıyor. Mustafa Ulusoy, Ahıska sürgününü anlatan bir hikâye ile okuyucunun karşısında iken sayfanın sağ tarafında ise genç şairlerden Uğur Demirel yer alıyor, “Çığlık Bulaşmış Kağıda” başlıklı şiiriyle. Yeşim Monus, kitap sayfalarına düştüğü ipuçlarıyla kendi kimsesizliğini değil yalnızlığını paylaşacak bir hâl ehli arayan “Kütüphane Cini” ile tanıştırıyor bizi. Eminim okuduktan sonra siz de benim gibi gidip kitaplara şifreli mesajlar bırakmak isteğiyle dolacaksınız. Vildan Külahlı Tanış “Teferruat” isimli hoş bir hikâyesiyle, Metin İpek “Ahvalimiz” isimli şiiriyle, Burak Akdağ ise “Bozun Beyi” isimli denemesiyle Ayarsız’ın Haziran sayısında yer bulan isimler.

Emrah Ece epeydir Ayarsız’da yeni masallar anlatıyor ya da eski halk masallarını yeniden yorumluyor “Avcı ve Orman Ruhu” bu gayretinin güzel örneklerinden biri. “Vay bee” nidasının arkasında hangi düşünceler olabilir? Mustafa Yiğit bir isyan parolası olan “Vay  bee”yi anlatıyor bu ayki yazısında. Tesadüf olsa gerek epeydir “Kendi Kendine, Taşrada” isyan eden Fırat Kargıoğlu’nun yazısı hemen ardından geliyor. Kargıoğlu’nun yoğun metinleriyle okuyucusunu bir kez daha bunaltıyor. A. Serkan Selay, Âşık Sümmanî’yi anlattığı bu yazısında yeni gönül tellerimizi titretip yine “aşk olsun” dedirtiyor bizlere. Meltem Gökten, Ayarsız’ın isyan eden yazarlarından bir başkası, “Hayatın bir kullanma kılavuzu olmalı” diyor bu ayki yazısında. Oğuzhan Murat Öztürk, Kemal Tahir’in Devlet Ana isimli romanı üzerine kaleme aldığı yazısında hem Kemal Tahir eleştirisi yapanlara cevap veriyor hem de onun yazın dünyasının kapılarını aralıyor. Erkan Çakıcı “Hayaller Tanrı Dağları Gerçekler Tanrı Dağları” diyerek bir grup Ayarsız yazarını ve okurunu sinir ediyordu sosyal medyada, bu ay “Bişkek’ten Talas’a Doğru” başlıklı yazısında hiç olmazsa bazı gezi notları paylaşarak kendisini affettiriyor. Tün Kitap’tan Ökçesiz Hanife isimli hikâye kitabı çıkan Birsen Karaca, kısa ama hoş hikâyeler anlatıyor Ayarsız’da, okumadan geçmeyin. “VE” başlığı altında yazıları yayımlanan Volkan Ekiz Türkiye gündemine dair kısa değerlendirmelerde buluyor bu ay da. Mars’a isim gönderme meselesi hayli canını sıkmış. Krallar öldü ama “Dalkavuklar” yaşıyor, Demet Yener “Dalkavuklar Gecesi Sürüyor” başlıklı yazısıyla bu hususa dikkat çekiyor. Derginin son yazısında M. Hayati Özkaya, Ahmet Haşim’in hayatından kesitler aktarıyor.

Hayli dolu olan Ayarsız’ın Haziran sayısı kitapevleri ve internet satış sitelerinde yerini aldı, iyi okumalar… 

PAYLAŞ
Önceki İçerikSessiz Dostların Sesi -2- Lapis Lazuli
Sonraki İçerikBu Yaz Kültür Ve Sanatın Yeni Buluşma Noktası: Beykoz Kundura
Önder Aydın
Önder Aydın, Sanat Duvarı kurucusu ve proje yöneticisidir. Lisans eğitimine İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde devam ederken ara vererek Nazım Hikmet Akademisi Sinema bölümünde 2 yıl eğitim aldı. Ardından lisans eğitimini bitirerek İstanbul Aydın Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitime başladı. Eğitimci olarak başladığı iş yaşamını Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) ve Dijital Pazarlama Yöneticisi olarak kurucusu olduğu "SEO Gezegeni" dijital ajansında sürdürmektedir. Sanatın edebiyat ve sinema dallarıyla ilgilidir. Akademik çalışmalar yapar, sanat ile bilimi hayatının her alanınına uygular. İstanbul'un kaotik ortamını terk ederek İzmir'e yerleşmiştir.