Ataol Behramoğlu İle Şiirsel Bir Dünyanın Kapısını Aralamak

0
423
Ataol Behramoğlu İle Şiirsel Bir Dünyanın Kapısını Aralamak
Ataol Behramoğlu İle Şiirsel Bir Dünyanın Kapısını Aralamak

Uzun bir yaşamın sonuna geldiğinde insanoğlu’nun kendisiyle savaşı başlar. Mutlu olmuş mudur, hayatı, Tanrının bahşettiği ömrü doyasıyla yaşamış mıdır? Yoksa her şey gibi tüketip sonuna gelince mi aklı başına gelir? Hayatın sonbaharı gelip te kışı beklerken nelere dolar gözleri? Dolu dizgin sevmiş midir, her şeyi göze alıp yanmış kavrulmuş mudur yârin hasretiyle. Ne bülbüller yarattı o eski sevdaların gülleri. Belki de üstadın dediği gibi “Lale Devri Çocukları’dık biz? Neydi eski sevdaları değerli kılan aşkın ateşi daha mı yakıcıydı, neydi şiir yazdıran duygular, Uğruna ölünen aşklar… Hani ince hastalığa yakalanan aşıklar, şimdiki gibi yüzeysel değildi sevgiler. Leyla ile Mecnun’u, Kerem ile Aslı’yı yarattı bu topraklar. Vuslat bilmeyen aşklar, her şey dokunmanın sihrinde mi, dokunulmazlığın asaletinde mi?

Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu

Ataol Behramoğlu ile beraberiz. Onunla cevap arayacağız bilinmez sorulara. Benim açımdan onu tanımak onur verici. Yaşamım boyunca adını sayısız kere duydum ailemden. O da sol yanı daha hassas olanlardan. Kendisi, bunca tanınıp bilinmesinin yanında bir de Aydın Üniversitesi’nde kürsüsü olan ve Rus Dili Edebiyatı Bölümünde Profesör. O kadar dolu o kadar mükemmel bir insan ki! Bu kadar güzel özelliklerinin yanında hümanist ve son derece mütevazı bir insan. Çook güzel onlarca şiirinin yanında benim en çok sevdiğim şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum;

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol Behramoglu
Ataol Behramoglu

İşte bu kadar güzel anlatılırdı bir ömrün değeri. Hayatın anlamı. Yaşam karşısın da ki duruşumuz.

Biraz kendisinden söz etmek istiyorum. Kendisine sorularımız olacak ama kısaca yaşamına bir pencere açalım diyorum;

13 Nisan 1942’de İstanbul Çatalca’da doğdu. İlköğrenimini Kars ve Çankırı’da yaptı. 1966’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne girerek ilk örgütlenme çalışmalarına katıldı. “Fikir Kulüpleri Federasyonu”nun (FKF) kurucuları arasında yer aldı. “Dönüşüm” dergisininin kuruluş çalışmalarına katıldı, sahipliğini üstlendi. 1970’te İsmet Özel‘le birlikte “Halkın Dostları” dergisini çıkardı. 1972’de Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. 1974’te Türkiye’ye döndü. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalıştı. 1975’te kardeşi Nihat Behram‘la birlikte “Militan” dergisini kurdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası’nın genel sekreteri oldu. Yayınevlerinde çalıştı. 12 Eylül harekatından sonra 1982’de Barış Derneği Davası nedeniyle 10 ay tutuklu kaldı. 1984’te Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Centre de Poetique Comparee bölümünde Türk ve Dünya Şiiri üstüne seminerler izledi, çalışmalar yaptı.

Bazı insanları Allah insanlara özellikle gönderiyor diye düşünüyorum. Hayat klavuzumuz olsunlar, bizim göremediğimiz güzellikleri masal anlatıcılar gibi bize anlatsınlar. Yaşamın her rengini bilmemizi sağlasınlar diye. Sevgili Ataol Behramoğlu’ da o güzel insanlardan biri kendisine sorularımızı yöneltiyoruz;

  •  Bizler sizi tanıyor, Edebiyatımıza katkılarınızı biliyoruz. Fakat sizin ağzınızdan sizi dinlemek isteriz.
  • En çok adalet ve onur duygularına değer veren; çocukları, hayvanları, bütün canlıları ve özellikle de bebeklerini çok seven; en çok kabalıktan, inceliksizlikten, kibirden, kendini beğenmişlikten nefret eden; kadınların (doğada da genel olarak dişilerin) erkeklere üstünlüğüne içtenlikle ve bilimsel verilerin sonucu olarak inanan; sanata ve bilime ayrım gözetmeksin bağlı ve kendini yazardan çok okur sayan biri.
  • Şiire gönül vermişsiniz, ne zaman başladı bu aşk, şiire karşı ilginizi yitirdiğiniz oldu mu?
  • Çocukken başladı ve yitirmek bir yana hep artarak ve daha da bilinçlenerek sürdü, sürmekte. Benim bulduğum bir deyimle varoluşumuzun adresi anadilimizse, anadilin adresi de öncelikle o dildeki şiirdir.
  •  Nelerden ilham alırsınız ve sizi ne motive eder?
  • Bir şiirimin adıyla söylersem, “Her Şey Şiirdir” Bakmasını bilene.
  •  “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var” isimli şiirinizi 1977 yılında kaleme aldınız. O zamandan bugüne hayatınıza kattıklarınız, bunu da öğrendim dediğiniz neler var?
  • Şairliğimin yanı sıra akademisyen kimliğim, Cumhuriyet gibi bir gazetede çeyrek yüzyıldır gazete yazarlığım, yaklaşık olarak aynı sürede ülkemizi şiirlerimi okuyarak denebilir ki karış karış dolaşmış ve dolaşmakta olmam; 1979’da baba, geçen yıl da dede oluşum…
  •  Şimdiye kadar birçok ödül aldınız, bunlardan biri de 1982’ de Barış Derneği Kurucusu olmanızdan dolayı Maltepe cezaevinde ki tutukluluğunuz döneminde aldığınız Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus ödülüdür.. Ödüller konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Sonrasında da sonuncusu geçen yıl verilen Avrupa Homeros Edebiyat Madalyası olmak üzere ödüller aldım. Ödül konusunu fazla önemsemek gerektiği kanısındayım. Şairin kendi kendine verdiği ödülden ve okurun sevgisinden daha değerli hiçbir ödül yoktur.
  • Siz yaşamınız boyunca siyasetin içinde oldunuz. Aktif olarak politikanın içinde olsaydınız neleri değiştirirdiniz?
  • Neleri değiştirirdim bilmem ama, ister istemez kendim herhalde değişirdim. Kendime bugünkü saygım belki de olmazdı. Yine de insanlarımıza hakikati anlatma olanakları sağlayacağı için siyasetin inde aktif olarak bulunma isteğini zaman zaman duymuşumdur.
  •  Bugüne gelene kadar hayatınızda yer alan köşe taşları nelerdir?
  • Herhalde pek çok. Kardeşim Nihat Behram’la, kardeş kadar yakın olduğumuz Metin Demirtaş’la, İsmet Özel’le mektuplaşmalarımız yayınlandı. Şu günlerde de genç akademisyen adayı Figen Yılmaz’ın “Dünyayla Söyleşen Şair-Ataol Behramoğlu” adlı mongrafisi yayınandı ya da yayınlamak üzere. Sorunuza kapsamlı bir yanıt için bunların okunması gerekiyor.
  •  Ülkemizde insanlar, en güzel ve verimli çağlarında düşünce suçlusu olarak yıllarca cezaevlerinde susmaya zorlanıyorlar. Böylece hem şairi, sanatçıyı ya da edebiyatçıyı, hem de hayranları cezalandırılıyor. Sizin de yok edilmiş yıllarınız var bu üretkenliğinizi nasıl etkiledi?
  • İnsan her koşuda bir şeyler yapabiliyor. Fakat aslolan özgürlük, özgür koşullarda çalışıp üretebilmektir.
  •  Günümüz yazarlarını nasıl buluyorsunuz?
  • Sevdiğim, ilgiyle izlediğim şairler, yazarlar her zaman olduğu gibi şimdi de kuşkusuz ki var.
  • Tüketim dünyasının her alanda etkilerini görmekteyiz. Neden böyle bir toplum olduk? Teknoloji çağının gerekliliğimi bunlar?
  • Sadece biz değil bütün topumlar az çok böyle oldu
  •  Yapamadığınız ve içinizde ukde kalan neler var?
  • Türkiye’yi geçmişiyle, bugünüyle anlatan büyük bir destan yazmak isterdim.
  • Kimdir size bu şiirleri yazdıran kadın?
  • Tek bir kişi değil ki.
  •  Aynı zamanda Aydın Üniversitesi’nde Rus Dili Edebiyatı dersi veriyorsunuz. Değerli bir hocamızsınız. Şimdiki nesli nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Hepsi iyi çocuklar. Fakat çalışmayı, öğrenmeyi sevmiyorlar.
  •  Şiir yoğunlaşmış duyguların dışa vurumu ise üretkenliğinizin arttığı durumlar mutluluk, acı çekmek vs. sizi en çok hangi durum verimli kılar?
  • Şimdilerde en çok huzuru önemsiyorum.
  •  Tiyatro ile ilgili sizin yazdığınız eserler hakkındaki sözleriniz?
  • Bu alanda sadece “Lozan” adında bir belgeselim var. Bir de şiirlerimden yapılmış sahne çalışmaları. İyi hatırlattınız, oyunlar yazmak içimde kalmış bir ukdedir. Bu ukdeyi Çehov’dan oyun çevirileriyle biraz da olsa hafiflettim…

    Beşiktaş'taki Heykel
    Beşiktaş’taki Heykel
  •  Bugün Doğum Gününüz kutlu olsun.  (13 Nisan) Nice güzel yaş almalar diliyorum. Geçen doğum gününüzde Beşiktaş Belediye Başkanımız sizin heykelinizin açılışını yaptı. Bu durum size neler hissettirdi.
  • Doğum günleri artık özel bir şey hissettirmiyor. Çok uzun zamandır her yeni günü, her gün başlangıcını doğum günü sayarım. Bunu içtenlikle söylediğime lütfen inanın. Yaşamın değerini bilen insan son nokta konuluncaya kadar her gün başlangıcını doğum günü olarak karşılayabilen biridir. Sanırım ben o kişilerdenim….
  •  Son olarak eklemek istediğiniz şeyler nelerdir?
  • Zaten hemen her şeyi sordunuz…
  • * Yelpaze Dergisi adına bir rutinimiz var, ben birkaç kelime söyleyeceğim siz de sizin için anlamını tek kelime ile cevaplar mısınız?

VATAN…… sonsuz anne kucağı

ŞİİR………… sayısız kum tanesi arasından inci olarak çıkan

İSTANBUL. Mahvettiğimiz ve mahvetmeye devam ettiğimiz.

KADIN…… onsuz hiçbir şeyin hiçbir anlamı olmazdı.

AŞK………. Zor ulaşıp kolay yitirdiğimiz

HUZUR….. Gittikçe daha çok özlemi duyulan

SANAT….. Bilim ve felsefeyle birlikte kendinde derinleşmenin yollarından biri

POLİTİKA.. Kökü sanırım Latinceye uzanan “polite”(nazik, kibar, görgülü…vb) anlamındaki sözcükten türetilmiş. Bugün en kötülerinden biri bizde olmak üzere, pek çok ülkede tam tersi örneklenmekte.

Sayın Ataol Behramoğlu ile birlikte harika bir zaman geçiriyoruz. Yelpaze İstanbul Dergisi ve özellikle kendi adıma bize zaman ayırdığı için binlerce teşekkür ediyorum

PAYLAŞ
Önceki İçerikBaşta Bir Son / Öykü
Sonraki İçerikKısaca Anne
Selda Önder
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı lisans eğitimi alan Selda Önder, yine aynı üniversitede pedagojik formasyon eğitimi aldıktan sonra İsatanbul Arel Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı ana bilim dalında yüksek lisans yaptı. Çeşitli kolejlerde, resim, el işleri, ebru, tezhip, hat, seramik, görsel sanatlar ve moda tasarım öğretmenliği yaptı. Halen Bahçeşehir Yelpaze Dergisi'nde sanat editörlüğü yapmaktadır.