90’larda büyürken merakla izlediğim Discovery Channel‘ın Forensic Detectives programında, hakkında izlediğim bir bölüm ve ablamın anlattıkları sayesinde kendisi ile tanıştığım Jeffrey Dahmer, 20.yüzyılın en korkunç suçlarından bazılarını işlemiş bir seri katil olarak bilinmektedir. Gelgelelim ki, onun işlediği suçlar her ne kadar toplumun kanını donduruyor olsa da, ruhunda yaşadığı travmalar ve çelişkiler aslında bir o kadar onu topluma yaklaştırıyor.
My Friend Dahmer (2017) filminde de bunun altı çizilerek güzel ve başarılı bir şekilde betimleniyor.
Yıl: 1978… Yer: Ohio, Richfield kasabasındaki Revere Lisesi…
18 yaşındaki Jeffrey liseden mezun olmak üzeridir ama tüm eğitim hayatı boyunca garip ve tuhaf bir çocuk olarak görülmüştür. Ne çok fazla arkadaşa sahip olabilmiş, ne de insanlar tarafından normal biri olarak kabul edilmiştir. Aile yaşamı da sosyal ilişkileri kadar hasarlıdır. Paranoyak bir kişilik bozukluğu yaşayan annesi ve pasif-agresif babasının her gün bitmek bilmeyen kavgaları arasında küçük erkek kardeşi David ile var olmaya çalışmaktadırlar. Babasının kendisinde gördüğü ve korktuğu dürtüleri oğlunda da görüyor olmasının yarattığı endişe ile, Jeffrey‘nin daha normal bir çocuğa dönüşmesini istemektedir. Çocukluğundan beri yolda bulduğu hayvan ölüleri üzerinde çalışmalar ve incelemeler yapmaya meraklı olan Jeffrey, babasının kaygıları sebebiyle sevdiği şeyi bırakmaya zorlanmış ve babasının isteği üzerine daha sosyalleşmeye çalışmakta ve biraz olsun arkadaşlık ilişkileri geliştirmeye başlamıştır.
Film, bildiğimiz ve tüylerimizi ürpertmesi gereken bir seri katile bambaşka yönden bakmamızı sağlıyor. Hepimizin ergenlik döneminde karşılaştığı sıkıntıları, kafa karışıklıklarını ve çözmeye çalıştığımız bir çok duyguya odaklanıyor. Tarihin en nefret edilenler sayfasında olan bir adamın, yol gösterici ve doğru yönlendirme ile destek alabileceği kimsenin olmaması nedeniyle bambaşka bir dönüşüme uğrama süreci anlatılıyor. (Öğrencilere vurmanın eğitimin temel parçası olduğu, seri katillerin gösterdiği temel özelliklerin olabileceğinin hiç düşünülmediği bir dönemden bahsediyoruz burada. Ergen ve çocuk psikolojisine dair yapılmış tam kapsamlı en erken çalışma, 20.yüzyılın son 15 yılına denk geliyor ne yazık ki). Film, Jeffrey‘nin hayatında yaşadığı sıkıntılar ve ilişkilerden çok kendi içindeki, söz deyimi ile şeytanlarına odaklanıyor yapısal olarak. Onun bir seri katil olarak evrilmesine neden olan temel özelliklerden bazılarına.
Şahsen, Jeffrey Dahmer gerek yaşadıkları, gerekse enerjisi ile beni, ne Bundy, ne Chikatilo ne de Gacy kadar ürkütmemiştir. Hakkında izlediğim ve okuduğum pek çok makalede kendisinden hep sapkın, manyak gibi söz edilse de, okurken nedense hiç o yönleri dikkatimi çekmemiştir. Her ne kadar işlediği suçlar insanda şok yaratıyor bile olsa, hayatına dair öğrendiğim bilgiler ile aslında yaşadığı olaylarla birlikte toplumdan bir birey gibi normalleşiyor benim için. Kişiden kişiye değişen değer ve etik yargıların etkisi oluyor olabilir ve bir çok kişi bunu söylediğim için benden nefret edebilir ama benim ve benim gibi düşünen daha bir çokları için Wuornos gibi Dahmer‘da, sistemin bir başka yüz üstü bıraktığı bireylerden biri…
Yönetmenliğini Mark Meyers‘ın üstlendiği bağımsız film, Jeffrey‘nin liseden de arkadaşı olan John Backderf‘in ‘My Friend Dahmer’ isimli kitabından, Dahmer‘ın yaşadıklarına abartısız ve saçmalamadan tamamen sağdık kanılarak uyarlanmıştır…
Oyunculuklar, gerçekten etkileyici ve olması gerektiği gibiydi benim için diyebilirim. Disney Channel‘da, bir çocuk programından çıkmış bir gencin böylesine iyi performans sergilemesini beklemiyordum hani(***önyargılı olmamak gerekiyormuş demek ki!). Dahmer‘ı tanıyanların bile, “sanki Jeff‘i izliyormuşum gibiydi” demeleri zaten her şeyi özetliyor. Jeffrey‘nin yaptığı röportajlardan, ailesinden ve çevresinden, tabii ki filmin uyarlandığı romandan da edindiği bilgiler ile Ross Lynch dersine bayağı iyi çalışmış diyebiliriz. Uzun süredir ortalarda olmayan Anne Heche ise, canlandırdığı karakter ile gerçekten iyi bir geri dönüş yapmış. Düğer yardımcı tüm karakterlerde en az başroller kadar iyiydi diyebilirim. Kullanılan milimetrik film ve lensler, mekanlar ve dekorlar her şeyi ile sizi ’78 yılına konuk ediyor.
Rotten Tomateos‘dan %83 gibi yüksek bir derece almış olan bu bağımsız yapımın, önyargılar adına izlenmesi gerektiğini düşünüyorum ve herkese,
İyi seyirler diliyorum…