“İstanbul’da bir tane, İzmir’de iki tane, Ankara’da hiç yok. Nedir bu sorunun cevabı? Doğru cevabı bilen şanslı dinleyicimiz, bizden bir adet Samsung Galaxy S4 kazanacak”
Sorunun cevabını biliyordu Salih. Zaten bilinmesini istediği için soruyordu radyodaki spiker de. Bunun da farkındaydı. Frekanslarla biraz oynayıp, tekrar aynı kanala döndü.
“Evet arkadaşlar çok basit bir soru. Şu ana kadar doğru cevap veren olmadı. İstanbul’da bir tane, İzmir’de iki tane Ankara’da hiç yok!”
İnsanları aptal yerine koymanın en basit yolu onların ne kadar akıllı ve özel olduklarını farketmelerini sağlamaktır. Ama gel gör ki aptal yerine koyulmakta insanın en temel ihtiyacıydı artık.
Evinin sokağına arabasını park edip dinlemeye devam etti. Köşede ki büfeden aldığı biralardan birini açtı ve az önce yaktığı sigaranın üzerine büyük bir yudum çekti.
“ ‘İ’ ulan ipneler ‘İ’ “ diye söylendi kendi kendine. Ezberlediği telefon numarasını aradı hızlıca. Meşgul çalmıyordu telefon. Herkes akıllıydı çünkü. Kendilerini aptal yerine koyan bu yavşaklara inanmamışlardı. Salih’te inanmamıştı ya, aptal yerine koyulma ihtiyacını hissetti o an. Oysa ki tüm insanlık en nihayetinde aptaldı. Bunda utanılacak bir şey yok. İnkar etmenin bir anlamı da yok. İş yerinde patronu, evde karısı, televizyonda ki diziler, haber kanalları, siyasetçiler ve hatta kendi öz anası-babası bile bir takım vaatlerle ve ufak numaralarla kendisini aptal yerine koyuyorken, bunu bu kadar aleni yapan bir radyo spikerine kızdığı için utandı kendisinden.
İlk çalışında açıldı telefon. Karşısında ki ses bu işten çok sıkıldığı kolaylıkla anlaşılan bir kadının sesiydi.
“ Alo Radyo Gen, Ben Demet. Nasıl yardımcı olabilirim?”
“ Sorduğunuz sorunun doğru cevabını biliyorum.”
“ biraz bekleyin lütfen. sizi canlı yayına bağlayacağım
Beethoven’ın Für Elise’sini dinletiyordu radyo. Böylesi dahilerin yaratmış olduğu büyük eserlerin, böylesi saçma sapan yerlerde dinletiliyor olmasına çok kızardı önceleri, ne zaman ki bir gün evde tek başına kaldığında seyrettiği pornonun fonunda aynı parçayı duyana dek. Yaklaşık bir beş dakika dinledi müziği. Birasını yarılamış, ikinci sigarasını çoktan bitirmişti bile. Halinden memnundu.
“ Alo!” dedi yine aynı ses. “ordamısınız?”
“ Evet Demet hanım bekliyorum”
“ İsminizi, yaşınızı ve adresinizi öğrenebilir miyim?”
“ Salih ismim. Salih Eray. 33 yaşındayım. Antalya’da yaşıyorum”
“ ne işle meşgulsünüz Salih Bey?”
“ Özel bir firmada satış-pazarlama departmanında çalışıyorum”
“ teşekkür ederim Salih Bey. Kusura bakmayın sizi bir süre daha bekleteceğim”
“ Önemli değil Demet Hanım. Fakat sizden bir ricam olacak”
“ buyurun?”
“ Mümkünse Schubert dinletir misiniz? Sıkıldım çünkü Beethoven’dan”
“ Maalesef Salih Bey, bizim elimizde olan bir şey değil bu. Kendisi otomatik çalıyor”
“ Anladım. Tamam, o halde sorun yok bekliyorum.”
Kesin çok güzel olmalıydı bu Demet. Görmemişti ama sesinden tahmin edebiliyordu güzelliğini. Zaten aksini düşünse daha fazla katlanamayacağının farkındaydı. Madem ki aptal yerine koyulacak buna güzel bir kadın vesile olmalıydı. Önemliydi bu. . Güzel kadınların hikayelerinin anlatıldığı diziler, sözlerinde ne anlatıldığının önemi olmayan güzel kadınların söylediği şarkılar, güzel arabalar, güzel evler ve bunlara sahip olabilmek için bankalarda çalışan güzel kadınların verdiği güzel krediler…
Politikayla da güzel kadınlar ilgilenmeliydi mesela. Çirkin erkekler tarafından kandırılmaktansa güzel kadınlara inanmayı tercih ederdi.
Bir süre daha bekledi. Diğer birayı açıp açmama konusunda kararsızdı. Açmadı. Bir sigara daha yaktı. Az sonra canlı yayında ki spikerin sesini duydu telefonda.
“ Salih Bey hoş geldiniz programımıza nasılsınız?”
“ İyiyim teşekkür ederim”
“ Cevabınızı alabilir miyim?”
“ tabi ki. Sorunun cevabı DENİZ”
“ah maalesef Salih Bey. Yanlış cevap. Aslında çok basit bir soru birazcık düşünerek cevap verseniz…”
“ Sağlık olsun yapacak bişey yok”
“ öyle tabi ki efendim. Teşekkür ediyoruz size aradığınız için”
“ ben teşekkür ederim. İyi yayınlar”
Telefonu kapattığında spiker çoktan arkasından atıp tutmaya başlamıştı bile.
“yani ben anlamıyorum. Üniversite mezunu bir insan bile, böylesi basit bir soruya nasıl yanlış cevap verebiliyor?”
Eve girer girmez üstünü değiştirip televizyonun karşısına geçti. Poşette ki diğer birayı çıkarıp bacaklarını sehpaya uzattı. Haber kanallarından birini açıp bir yudum çekti birasından. Haber kanalının spikeri mikrofonu yoldan geçen bir genç delikanlıya uzatmış soru soruyordu.
“Hun devletine vize kaldırıldı ne düşünüyorsun? Gitmeyi ister misin?”
“ Çok iyi olmuş sonuçta kardeş ülke. Ben de inşallah en kısa zamanda gidip gezmek istiyorum o tarafları” dedi genç delikanlı.
Gülümsedi kendi kendine Salih.
“Amına kodumun aptalları” dedi. Kapattı televizyonu.