Hayat şifremiz anâsır-ı erbâ.
Kışımız, bahârımız, yazımız bir.
Aynı gemideyiz, yönümüz Mevlâ,
Rotamız, kaderimiz, yazımız bir.
Kimimiz efsane, kimimiz roman,
Aynı Musavvîr’in tasvirleriyiz.
Kimi hayvan, bitki, kimimiz insan,
Aynı Nur’un ayrı tenvirleriyiz.
Kimi “melek”, kimi “cin”, kimi “şeytan”,
Hepimiz Hâlık’ın mahlûkâtıyız.
Kimi ateştendir, kimi topraktan,
Hep aynı Allah’ın mevcûdâtıyız.
Anadır, tohumu bağrına basar,
Allah’ın ikramı taamlar sunar,
Cansız bedenleri sır gibi saklar,
Topraktanız; lokmamız, aşımız bir.
Gülün derdine bülbül gül-zârdayken,
Hicran ehli yine ah ü zârdayken,
Deryalar gel-gitlerle efkârdayken,
Aynı ateş yakıyor, acımız bir.
Hava, su ve toprağa düşmesini
Beklediğimiz umut, cemremiz bir.
Dünyadaki kir, kalplerdeki kini
Yıkayacak duamız, katremiz bir.
Süleyman kuşlarla konuşuyorsa,
Yunus çiçeklerle söyleşiyorsa,
Ceylân, aslanla Hünkârlaşıyorsa
Bektaş, demek ki tüm mahlûkât biriz.