Çok boşladık ve çok dolduk
Lekesi kaldı yediğimiz bokların
Tenimizde bir haykırış
Parçalanmış bir şehir oldu nefesimiz.
Şanına yakışmayan bir dünya
Ve kasvetli çocuklarıyız biz Adem’in.
Yediden gelip yetmişe uzanarak
Harika palavralar atarak
Kara deliğin kenarından geçip
Suda taş sektirmeyi öğrenebildik.
Ve şimdi kararırken evlerin ışıkları
Gündüz mü oldu vakit
Yoksa saat çok mu geç bilmeden
Bir sandalye de her şeyi boşlamış
Oturup dolduruyoruz tabakayı.
Kırmızı bültenle aranan bir kadın
Kan rengi bir ten ışıltısı
Koca dağın yamacında ıslanan paçalarımız
Dert yandık
Ve yağmur kesemize yağdı durmaksızın.
Kuruyan dudaklarda
Çelimsiz Afrikalı bir çocuk gibi
Oynaştı güneş sabah beri gözlerimizle
Ve birden açıldı sahnenin perdeleri
Utanamadık.