Defalarca izlesek de, izlemeye doyamadığımız bir başyapıt Godfather. Oyuncusuyla, yönetmeniyle, görüntüsüyle, müziğiyle… Bu başyapıtın sosyoloji derslerine konu olacak, yaklaşık altı buçuk dakika uzunluğunda bir de giriş sahnesi var ki burada, cenaze levazımatçısı Bonasera, adalet için Don Vito Corleone’a gelir ve olaylar ilginç bir şekilde gelişir…
Sahnede aktif olarak iki kişi rol alır; Biri Baba olarak tanıdığımız Marlon Brando diğeri ise Godfather dışında hiçbir filmde rol almamış, Sicilyalı bir tiyatro oyuncusu Salvatore Corsitto; filmdeki adıyla Amerigo Bonasera.
Marlon Brando – Salvatore Corsitto
Bonasera, bir cenaze levazımatçısıdır yani ölülerle ilgilenir, onları yıkar, yaralarını temizler, define hazır hale getirir. Sicilya’dan Amerika’ya göçtüğü aksanından dahi belli olan Bonasera; filmin hemen başında her ne kadar Amerika’ya inandığını, talihinin Amerika’da döndüğünü söylese de Sicilyalı geleneklerine halen bağlıdır. Hatta muhafazakar Sicilyalılık ile özgür Amerikalılık arasında ikilemde kalmış ve kızını benim deyimimle denetimli özgür bırakmıştır. Olay zaten burada başlıyor. Bonasera’nın kızı, gece geç saatlere kadar erkek arkadaşlarıyla vakit geçirir, sinemalara gider, viski içer; buraya kadar her şey özgür Amerikan kültürüne uygun olarak ilerler lakin sonunda erkek arkadaşı Bonasera’nın kızıyla cinsel ilişkiye girmek istediğinde kızın içindeki muhafazakar Sicilyalı ortaya çıkar ve aile şerefini korumak adına bunu reddeder. Bunu hazmedemeyen Amerikalı gençler ise kızı öldüresiye döverler lakin öldürmezler.
Bonasera kızını feci halde dayak yemiş bir halde görünce iyi bir Amerikan vatandaşı olarak hemen polise gider; Kızı döven gençler yargılanır 3 yıl hapse mahkum edilir ama cezalarına erteleme kararı çıkınca, ar damarı kabaran Bonasera; sonuna kadar inandığı, Amerikan adalet sistemine olan güvenini yitirir. Amerikan mahkemerlini reddeder ve karısına şöyle der: “Adalet için Don Corleone’a gitmeliyiz. (Amerikan mahkemelerine değil)”
Hakimler, yargıçlar, polisler, mahkemeler, duruşmalar, bürokrasi… Bunlar muhafazakar bir Sicilyalıyı tatmin etmemiştir, edemez. Bonasera’yı ancak adaletin geleneksel kısasa kısas şekli tatmin edebilir. Onu ancak kendisi gibi aynı kültürden gelen birisi anlayabilir; daha önce hiç tanımadığı güvenip güvenmeyeceğini bilemediği işini sadece memuriyet göreviyle yapan modern bir hakim değil. Zaten Bonasera gibi insanların varlığı ve çokluğudur Don Corleone’u güçlü yapan.
Bonasera bu sinirli lakin o Amerikalı gençlerin önüne çıkacak kadar gücü olmayan aciz haliyle Don Corleone’dan kızını döven çocukları öldürmesini ister. Adaletin temin edicisi Don Vito Corlerone buna hemen karşı çıkar, bunun adalet değil intikam olduğunu söyler. Bir üst mahkemeye çıkmak, karara itiraz etmek yerine kendini Don Corleone’nun adaletli kollarına bırakan Bonasera; o zaman kısasa kısas yöntemiyle o çocukların da kızı gibi acı çekmesini ister.
Adalet ve güç… Bu ikisi hali zatında birbirlerine bağlıdır ve bir araya geldiklerinde Don Corleone gibi insanları doğurur. Adaleti sağlayacak gücü olmayan birisine adalet için başvurmazsınız. Adaleti sağlamak için yaptırım gücü gerekir, bu gücün nasıl ve nereden geldiği ise tartışılabilir. Bazen bu güç size devlet(daha büyük bir güç) tarafından verilir, bazen de Don Corleone gibi o gücü kendiniz elde edersiniz. Eğer o gücü kendiniz elde ederseniz, çok yüksek bir ihtimalle bu adaleti sağlama gücünü size Tanrının verdiğini iddia edeceksinizdir. Keza eski Dünyadaki birçok hükümdar, kendisine verilen bu hükümdarlığın Tanrıdan geldiğini iddia eder. Ve tarihte birçok hükümdar yaptığı her eylemi, adaleti sağlamak adına gerçekleştirdiğini de iddia etmeyi unutmaz.
Diğer bir yandan eğer adaleti gerçek manada sağlarsanız, insanların güvenini kazanır ve itibar elde edersiniz. Bu da kaçınılmaz olarak gücü beraberinde getirir. Güçlendikçe adaleti temin edebilir, adaleti temin ettikçe güçlenebilirsiniz…
Şimdi ben burada adaleti ikiye ayırmak istiyorum: geleneksel adalet ve modern adalet. 21. Yüzyılda yaşayan modern bir insan adalet için mahkemelere güvenir. Bir cinayet hatta katliam durumunda bile mahkemeler çoğu ülkede en ağır ceza olarak müebbet hapis cezası vermektedir. Bazı bölge veya ülkelerde idam halen uygulanmakta olsa da bu çağdışı olarak nitelendirilir. Geleneksel adalet yönetiminde ise; kısasa kısas ceza durumu hakimdir. Bizim Bonasera modern ve geleneksel ikileminde kalmıştır, hatta Bonasera gibi onun çağında yaşayan birçok insan da.
Farz edelim ki, Bonasera’nın kızını döven Amerikalı çocuklar cezaları ertelenmeden 3 yıl hapse mahkum edildiler veya Bonasera’nın kızını öldürdüler ve 15 yıl hapse mahkum edildiler. Ben Bonasera’nın tatmin olacağını sanmıyorum. Böyle bir durumda dahi Bonasera inanmış olduğu gerçek adalet için, yine kendisinin adalet inancını paylaşan Don Corleone’a gidecekti ve kısasa kısas isteyecekti.
Nihayetinde Bonasera istediğini değiştirilmiş haliyle Don Corleone’a kabul ettirir ama bunun bir karşılığı olmalıdır. Bonasera hemen para teklif eder ama Don Corleone buna alınır. Çünkü adalet eğer geleneksel yöntemle çözülecekse karşılığı da yine geleneksel bir yöntemle olmalıdır. Para ise özgür Amerika’da oldukça ön plana çıkmış modern bir yöntemdir. Bonasera’nın para yerine sadece bir el öpüp itaat etmesi yeterli olacaktır. Modern yöntemde ise adalet için kimsenin elini öpmeye gerek yoktur(en azından reel manada) dava ve avukat giderlerini karşılamak yeterli olacaktır. Bir modern ve geleneksel çatışması da burada: el öpüp itaat etmek gibi bir sembole karşı para. Bonasera, Don Corleone’nun önünde eğilip onun elini öptüğünde ve ona Baba(Godfather) diye hitap ettiğinde artık Amerikan mahkemelerine olan inancını ve bağlılığını resmi olarak yitirmiştir.
Don Corleone adaletin temin edicisi olarak Amerikan mahkemeleri yerine kendisini resmi olarak tanıyan Bonasera’ya aynen şöyle söyler: “Bir gün, ki o gün asla gelmeyebilir senden bir hizmet isteyeceğim…” Para günlük yaşamda kullanıma girmeden önce insanlar mübadele(takas) yöntemiyle alışveriş yaparlardı, üç kilo domatese karşılık bir çift ayakkabının takası gibi. Don Corleone’nun bu sözü geleneksel ticaret yöntemi olan mübadeleye çok iyi bir örnektir. Dor Corleone, para istemiyor, vereceği adaletin karşılığını bir hizmet olarak istiyor. Ama kendisi çok güçlü bir insan olduğu ve o gün de kızının düğün günü olduğu için alacağı hizmet konusunda acelesi yok. Zaten oğlu Sonny öldüğünde, Don Vito Corleone borcuna karşılık cenaze levazımatçısı Bonasera’dan oğlunun vücudunu kurşunlardan temizleyip define hazır hale getirmesini istiyor. Böylece borç mübadele yöntemiyle kapanıyor.
Tabii ki adaleti sağlayan mercilerin herhangi bir talepte bulunması beklenemez ama hakimlerin, savcıların, yargıçların maaşlarının vergiler yoluyla ödendiğini düşünürsek adalet, dolaylı da olsa para ile sağlanmış oluyor. Tabii yine bu eski zamanda da böyleydi devletin yargıçları, kadıları vs. yine devletten maaş alırlardı. Ama Don Corleone gibi insanlar devlet içinde devletlerdir ve kendi sistemlerini, kurallarını koyarlar. Bonasera gibi insanlar da, Don Corleone gibi insanlara tabii olarak onlara güç ve itibar kazandırırlar, onların küçük imparatorluklarını daimi ve zaruri bir hale getirirler.
Adeleti sağlamak konusunda bir diğer önemli nokta da, adaleti kimin sağladığıdır. Örneğin Bonasera’nın durumunda adaleti ya Amerikan mahkemesi sağlamalıdır ya da Don Corleone. Eğer Bonasera adaleti kendisi sağlamaya çalışsaydı; kızını döven gençleri öldürme yoluna giderdi. Bu da Don Corleone’nin deyimiyle adalet değil intikam olurdu. Don Vito Corleone’nun ise en büyük zaafı ve vahşiliği ise burada. Onun için adaleti sağlayacak kimse olmadığı için(yada kendisi olmadığına inandığı için veya ailesinin sorunlarının başkalarının halletmesini bir hakaret olarak saydığı için) ailesi ve kendisi konusunda adaleti yine bizzat kendisi sağlamaya çalışıyor ama bu sefer Bonasera durumundaki kadar adil ve rasyonel olamıyor kısasa kısas yerine kendisini kızdıranlara sadece tek bir şey söylüyor: “Ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım.” Tabii ki bu reddedilemeyecek teklif, ilgili kişinin ya Don Corleone’nun isteğini yerine getirmesi ya da ölümü ile sonuçlanıyor. Bonasera’nın yerinde Don Vito Corleone olsaydı, o iki Amerikalı genç çoktan ölmüştü diyebiliriz.