Hikayelerimizin Müziği, Çocuk Gözüyle 3
1978 Yılbaşı gecesi… Siyah Beyaz dünyayı renkli balonlarla süslemek hasletiyle geçer yalnızlık hayalleri…
“Dışarda kar yağıyor”…
Kibritçi kız masalının vebali sanki boynumuzda asılı duran… Cılız alevlerle hayatta kalma direnci bir düş yolcusunun… İncecik masum parmaklarının arasından sıyrılıp kayan yıldız misali… Düşü büyük, kendi küçük bir kızın öyküsü… Ayaza durmuş bedeni buz keserken dışarda, bizden ırak yalnızlığında, bizim içerde yüreklerimiz donuyor… Dönüp gelip avuçlarımıza konuyor fırtına, hep birlikte aynı şarkıyı mırıldanıyor…
“Dışarda kar yağıyor”…
Burnumu iyice dayadım cama, göz gözü görmüyor dışarda… Camın buğusunu hissediyorum yanaklarımda, soğuğu çekip içime, elindeki kibritleri yakarak ısınmaya çalışan o acıklı masaldaki kızı düşünüyorum… Benim işte, birden bire…
Üzerimde ince bir elbise, ayaklarım çıplak, eve para götürmek zorundayım… Bu yılbaşı akşamı yiyecek yemeğim, gidecek bir yerim olmadan, elimde satamadığım kibritlerle kala kalmış, köşe başındaki zavallı bir kibritçi kızım…
Yok olmuyor, ne yapsam olmuyor, onun gibi hissedemiyorum, onun yerine koyamıyorum kendimi bir türlü… Her okuyuşumda ağladığım bu masalda, kendime yer bulamıyorum… Evimdeyim, sobamız yanıyor, üstelik yiyecek yemeğimiz de var… Üşümüyorum, aç değilim… Ama mutsuzum… Ama içim acıyor… Ama sessiz, ağlıyorum… Kimse bilmiyor, gözyaşlarım hep içime akıyor…
Dışarda kar yağıyor. “Ünol Büyükgönenç’in şarkısı buna sebep…
Hayatı öğrendiğimiz yegâne penceremiz TRT televizyonu, ‘siyah- beyaz’ ; tek eğlencemiz… Buradan bakıyoruz biz, neşemiz-kederimiz hep ‘siyah- beyaz’ saatini sabırsızlıkla beklediğimiz… 19.00’dan önce açıyoruz akşamları. Test yayınını izliyoruz, eşlik eden müziği dinliyoruz, görüntü sabit ‘siyah-beyaz’… Olsun, biz dinliyoruz. İstiklal Marşı ile bitiriyoruz… Anıt Kabir’in gönderine bayrak çekilişine bakıyoruz, her gece…
Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız…
Şarkıdaki “minicik elleriyle üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk” ben değilim. “Gidecek bir yeri olmayan, üşümüş, açıkmış sıcacık bir çörek gibi güneşi düşleyen… Sevilmemiş, bilinmemiş unutulmuş” değilim… Ama ağlıyorum bu yılbaşı akşamı… Bütün çocuklar için… Ve şarkı söylüyorum gizliden…
“ Yıl 1979 onun bundan haberi yok”… Öyle ya bu yıl çocuk yılı, benim yılım… Bizim yılımız… “çocuklar ölmesin” diye, ”şeker de yiyebilsinler” diye… Bombalar patlamasın, mayınlara basmasınlar diye, evsiz kalmasınlar, aç yatmasınlar diye… Kibrit alevinde sönmesin umutları diye, Unisef çocuk yılı ilan etmiş 1979 senesini… Öyleyse bu yıl insanlar ölmeyecek sokaklarda kurşunlardan, okullar kapanmayacak, eğitim- öğretime ara verilmeyecek, geceleri sokağa çıkılacak eskisi gibi korkusuzca… Mahallede top oynayabilecek çocuklar geç vakte kadar… Okul kapılarında polisler nöbet tutmayacak… Bundan böyle çantalarımız aranmayacak girişte… Çünkü ortaokuldayız biz… Her şeyin tam ortasında yani…
Saat ilerliyor, 1979’un gelmesine az bir zaman kaldı… Halit Kıvanç anons ediyor, “şimdi dünya televizyonlarına bağlanıyoruz, birazdan ABBA bizlerle olacak”… Camdan kalkıyorum… En sevdiğim grup… Spiker anons ederken bu yılın çocuk yılı olması nedeniyle, grubun bir tek plak (single) yaptığını ve gelirini de Unisef’e bağışladıklarını söylüyor İngilizce… Ben yapılan tercümeden anlıyorum. Seviniyorum. İçimdeki hüzün yerini umuda bırakıyor. Güzel şeyler olacak yeni yılda, artık inanıyorum buna, filmlerdeki gibi iyiler kazanacak bu yıl da…
Chiquitita
Chiquitita, tell me what’s wrong?
You’re enchained by your own sorrow.
In your eyes there is no hope for tomorrow
How I hate to see you like this.
There is no way you can deny it,
I can see that you’re, oh, so sad, so quiet…
Chiquitita, tell me the truth!
I’m a shoulder you can cry on…
Your best friend, I’m the one you must rely on,
You were always sure of yourself.
Now I see you’ve broken a feather,
I hope we can patch it up together…
Chiquitita, you and I know…
How the heartaches come and they go,
And the scars they’re leaving.
You’ll be dancing once again and the pain will end,
You will have no time for grieving…
Chiquitita, you and I cry,
And the sun is still in the sky and shining
above you.
Let me hear you sing once more like you did before!
Sing a new song, Chiquitita!
Try once more like you did before,
Sing a new song, Chiquitita…
So the walls came tumbling down…
And your love’s a blown out candle.
All is gone and it seems too hard to handle!
Chiquitita, tell me the truth!
There is no way you can deny it,
I see that you’re, oh, so sad, so quiet…
Chiquitita, you and I know…
How the heartaches come and they go.
And the scars they’re leaving,
You’ll be dancing once again and the pain will end,
You will have no time for grieving.
Chiquitita, you and I cry…
And the sun is still in the sky and shining
above you.
Let me hear you sing once more like you did before…
Sing a new song, Chiquitita!
Try once more like you did before…
Sing a new song, Chiquitita…
Try once more like you did before…
Sing a new song, Chiquitita…
Küçük Kız
Küçük kız, söyle bana sorun ne?
Kendi üzüntünün esiri olmuşsun
Yarın için hiç umut yok gözlerinde
Seni böyle görmekten nefret ediyorum.
Bunu inkâr edemezsin
Çok üzgün, çok mutsuz olduğunu anlayabiliyorum
Küçük kız, bana doğruyu söyle!
Üzerinde ağlayabileceğin omuz benim…
En iyi arkadaşın, güvenmen gereken kişiyim.
Sen hep kendinden emindin,
Şimdi kolun kanadın kırık
Birlikte üstesinden gelebiliriz, umarım.
Küçük kız, sen ve ben biliyoruz…
Kalp ağrılarının nasıl gelip gittiğini,
Ve bıraktıkları izleri.
Tekrar dans edeceksin, acın dinecek
Kederlenmek için hiç vaktin olmayacak
Küçük kız, sen ve ben ağlıyoruz
Ancak güneş hala gökyüzünde ve senin üstünde ışıldıyor
Tekrar şarkı söylediğini duyayım, önceleri, yaptığın gibi
Yeni bir şarkı söyle küçük kız
Daha önce yaptığın gibi dene
Yeni bir şarkı söyle küçük kız
Duvarlar yıkılıyor
Sevgin sönmüş bir mum
Her şey bitti ve bununla baş etmek zor görünüyor
Küçük kız bana doğruyu söyle
Bunu inkâr edemezsin
Çok üzgün, çok mutsuz olduğunu anlayabiliyorum
Küçük kız, sen ve ben biliyoruz…
Kalp ağrılarının nasıl gelip gittiğini,
Ve bıraktıkları izleri.
Tekrar dans edeceksin, acın dinecek
Kederlenmek için hiç vaktin olmayacak
Küçük kız sen ve ben ağlıyoruz
Ancak güneş halen gökyüzünde ve senin üstünde ışıldıyor?
Tekrar şarkı söylediğini duyayım, önceleri yaptığın gibi
Yeni bir şarkı söyle, Küçük kız
Daha önce yaptığın gibi dene
Yeni bir şarkı söyle küçük kız
Daha önce yaptığın gibi dene
Yeni bir şarkı söyle küçük kız
Hiç kuşkusuz iyi değil İngilizcem söylenenleri anlayacak kadar… Ama müzik öyle umut dolu, öyle kararlı, öyle coşkulu ki, gerek bile duymuyorum anlamaya sözlerini….Yeni yılda yenilenecek bir dünya kuruyorum şimdi, silip gözyaşlarımı uzaklara dalıyorum… İçimin en derin yerinden gülümsüyorum…
Otuz sekiz yıl aradan sonra bir başka yılbaşı gecesi, döne döne yağan kara bakarken… Bir kız çocuğu beliriyor gecenin ortasında… Burnunu iyice cama dayamış olan, gülümsüyor… Seviniyorum…
*Chiquitita: İspanyolca’ da Küçük Kız anlamına gelmektedir…