Plan içinde plan düşünerek yine yattığım yerde uyuyakalmışım. Annemin bağırışlarıyla uyandım. Kahvaltı hazır olunca böyle bağırması adet olmuştu evde. Bir çete reisiydim ben. Böyle bağırmamalıydı artık. Neyse, yakında anlayacaktı nasıl olsa. Bir şeyler atıştırdıktan sonra giyinip sokağa çıktım. İlk önce en yakın arkadaşım olan Mert’i bulmalıydım. Nerede olduğunu tahmin etmek çok da zor değildi. Ya arkadaşlarıyla misket oynuyordur ya da bilgisayarında oyun. Misket oynanan yere vardığımda küçük bir çocuğun yakasından tutup çekiştirdiğini gördüm. Tam hayalimdeki adamdı işte. Uzaktan biraz izledim. İntikam almak için seçilmiş bir arkadaştı. Sağ kolum için en büyük adaydı. Bir işaretim ile istediğim kişiyi dövecekti böyle. Yanına yaklaşıp:
- Mert, nasılsın kanka?
- İyi, Onur.
- Seninle işimiz var. Gel birlikte bir yere gideceğiz.
Genç olmanın verdiği avantaj ile hızlı bir şekilde koşarak oradan ayrıldık. Yaşadıklarımı bütün ayrıntıları ile anlattım. Artık çetemi anlatmanın da zamanı gelmişti:
- Öyle bir çete kuracağız ki herkes önümüzde saygı ile eğilecek. İstediğimiz zaman bakkala girip çikolata, kola, cips alabileceğiz. Herkes hediyeler gönderecek. Aynı GTA’da olduğu gibi.
Anlattıklarım galiba Mert’in de hoşuna gitmişti. Saf saf gülümsüyordu. Tepki vermedi ama sanırım onayladı. Şimdi sırada Akop vardı. Ermeni kökenli bir arkadaşım olan Akop’un da çeteye çok büyük katkıları olacaktı. Bu nedenle mutlaka ikna etmeliydim. Çetem sadece bu mahalle ile sınırlı kalmamalıydı. Mert ile birlikte Akop’un evine gittik. Bizim annelerimize göre oldukça nazik olan Akop’un annesinin hazırladığı yemeklerden atıştırırken Akop’a da çetemi anlattım. Derslerinde oldukça başarılı olduğu için bizimle pek takılmazdı ama iyi bir dosttu. Düşünmek için biraz zaman istedi. Biz arkamıza baka baka ayrıldık evinden. Mert’in yaptığı yersiz şakalar biraz canımı sıkmış olsa da ümitliydim. Sırada tek bir isim kalmıştı. Çetemin en zayıf halkası olsa da fazlalıktan sorun olmazdı. Mahallede “Laz İlyas” olarak ünlenmiş ve namından dolayı faydasını görebileceğim kişiydi. Çıraklık yaptığı berbere gittik. Bir yandan televizyondan gelen seslere uyumlu olarak dans ederken bir yandan da temizlik yapıyordu. Beni görünce yaklaşıp:
- Saçların uzamış. Hemen oturup bekle. Ben ustamı çağırayım.
Konu başka bir yere doğru kaymadan müdahale etmeliydim. Elindeki süpürgeyi alıp:
- İlyas, hemen izin alıp gidelim. Seninle önemli bir konu hakkında konuşacağız.
- Ne konusu?
- Bir teklifimiz olacak.
- Ne teklifi?
İlyas, her zamanki gibi sorular ile beni boğmaya başlamıştı. Hemen zorla da olsa dükkândan çıkartıp götürdük. Kuytu bir yerde çetemi anlattım. Garip sorular sorsa da hepsini gayet sabırlı bir şekilde cevapladım. Umarım hepsini anlamıştır. Bu arada çoktan akşam ezanı okunmuştu. Çete üyelerime veda edip evimin yolunu tuttum. Zili çaldığımda kapıyı açan kişi annem değil babamdı. Belli ki yarattığım sorun, tahmin ettiğimden çok daha büyüktü.
Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 1
Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 2
Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 4
Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 5
Bir Çocuğun Gözünden Hayat – 6